Yazar: AltÜst Dergi

Şenol Karakaş Gezi direnişinin en önemli sonucu ve hareketin temel özelliği olan yanı, kazanmış olması. Gezi direnişi, kazanan bir hareket oldu. Gezi Parkı’nın yerli yerinde duruyor olması direnişin kazandığının apaçık bir kanıtı olsa da, direniş günlerinin daha şimdiden aktivistler arası sohbetlerin nostaljik ve kaçınılmaz bölümü haline gelmesi, daha şimdiden direnişin başladığı günün yıldönümüne eylem çağrıları yapılmaya başlanması, ne yazık ki Gezi direnişini sıradan bir takvim hatırasına indirgeme eğilimi taşıyor. Gezi direnişinin üç önemli kazanımı var: Bir, AKP liderliğinin kendine güvenini darmadağın etti. Hükümet bloğunun sarsılmasına neden oldu. İki, Gezi direnişi, temel ve aynı zamada görünürdeki en baskın talebini kazandı.…

Read More

Sayı 11: Ocak – Mart 2014 GÜNCEL Operasyonlar ve Barış Süreci – Doğan Tarkan Bedenin terbiyesi ve İmralı – Levent Geçkalan AK PARTİ Neoliberalizm Muhafazakârlık ve AKP – Meltem Oral AKP’ye Nasıl Muhalefet Edilmez – Roni Margulies Üçüncü Boğaz Köprüsü’nün İsmi – Hasan Pehlivan Devletler Özür Dilemeli – Cengiz Alğan NATO’dan Özgürlük Beklenir mi – Can Irmak Özinanır Bayrak ve Banal Milliyetçilik – Elçin Poyraz Heykel’de İnecek Var – Talat Ulusoy Hukuk neye yarar – İştar Gözaydın Piyasa Şişkinliği ve Servet – Nihat Kentel Arap Şükrü ve Sokağı – Güzin Değişmez GEZİ’NİN ARDINDAN Gezi versus Ulusalcılık – Şenol Karakaş Cihangir…

Read More

Operasyonlar ve Barış Süreci Doğan Tarkan AKP, ilk seçimlere temiz yönetim sloganı ile katıldı. Önceki hükümetler dönemindeki banka hortumlamaları ve soygunlar sonrasında AKP “şeffaf yönetim” sloganı ile itibar topladı. Şimdi dört bakanı birden büyük bir yolsuzluk, rüşvet operasyonuna bulaşmış durumda.

Read More

AK PARTİ’YE NASIL MUHALEFET EDİLMEZ Roni Margulies Türkiye’nin sorunu İslam mıdır? Yoksa Kemalizm midir? Gündelik anlamda sormuyorum. Şu veya bu partiye oy vermek, şu veya bu somut politikayı savumak anlamında değil, çok daha genel, uzun vadeli, tarihsel anlamda soruyorum. Geleceğin toplumunu tasavvur edebilmek açısından, daha adil, daha eşitlikçi, sömürüsüz, baskısız bir toplumun önündeki engelleri kaldırabilmek açısından soruyorum. Türkiye’de son 15 yıldır yaşanan tüm siyasî gelişmelerin temelinde bu sorunun yattığını düşünüyorum da, o nedenle soruyorum. “Yok yahu!” diyeceksiniz. Binlerce başka önemli konu sayacaksınız, ayrıntılı şeyler anlatacaksınız, meselelerin çok daha karmaşık ve çokyönlü olduğunu söyleyeceksiniz. Elbette öyledir. Ama sayacağınız konuların hepsinin temelinde,…

Read More

Neoliberalizm, muhafazakârlık ve  AK Parti Meltem Oral AKP yetkilileri ve en çok da Erdoğan tarafından sıkça kadın, kadın bedeni, gençlik, aile üzerine sarf edilen sözler, hatta bazen sözü aşan uygulamalar ‘muhafazakârlık’ tartışmasını on yıldır diri tutuyor. Bu tartışmalar aynı zamanda AKP’ye karşı nasıl bir muhalefet stratejisine sahip olunduğunu göstermesi açısından da önemli. Kısaca, muhafazakârlık görmezden gelinemeyecek ve tartışılması gereken bir konu. Neoliberalizm Türkiye’de bugün neoliberalizm  AKP’nin on bir yıllık iktidarı boyunca uyguladığı, inşa ettiği politikalarda özetleniyor. Ancak bugünü ve neoliberalizmi anlamak için biraz geriye, bugünden öncesine, AKP’yi yaratan sosyal ve ekonomik koşullara kısa bir geri dönüş yapalım. 1970’lerin sonu ve…

Read More

Üçüncü Boğaz Köprüsü’nün İsmi Hasan Pehlivan İstanbul’a yapılacak olan 3. Boğaz Köprüsü, daha yapımına başlanmadan -özellikle ismi nedeniyle- tartışmaları beraberinde getirdi. Köprünün temeli, devlet erkanının katılımıyla atıldı. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yapılacak olan köprünün adını açıkladı: Yavuz Sultan Selim Köprüsü. Yapılacak olan köprünün -İstanbul’un Fethi’nin yıldönümünde- Yavuz Sultan Selim olarak açıklanması muhafazakâr çevreler tarafından memnuniyetle karşılandı. Gerek televizyon kanallarında, gerek sosyal medyada “en ideal isim”, “çok iyi bir tercih” ifadeleri yer aldı. İstanbul’un kuzeyinde kalan yeşil alanların katledilmesi sonucunda yapılacak köprünün, “ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim” diyen Fatih Sultan Mehmet’in torunu olan Yavuz Sultan Selim’in adıyla anılacak olmasının, muhafazakâr çevrelerin…

Read More

Devletler niçin özür dilemeli Cengiz Alğan 7 Aralık 1970. Bir anıt önünde diz çökmüş bir adamın fotoğrafı Alman basınının ve sonra bütün dünyanın önüne düşer. O fotoğraf bütün dünya kamuoyunda sarsıntılara ve birbiri ardına gelen dalgalara yol açacaktır. Başı eğik, ellerini önünde kavuşturmuş, dizleri üzerine çökerek vakarla özür dileyen bu adam Batı Almanya başbakanı Herbert Ernst Karl Frahm, bilinen takma ismiyle Willy Brandt’dır. Önünde diz çöktüğü anıt Polonya’daki Varşova Gettosu Anıtı, özrünün konusu ise Alman devletini 1933-45 arası ele geçirip dünyanın gördüğü en büyük katliamlara imza atan Nazilerin Yahudi Soykırımı’dır. Willy Brandt özür dilediğinde İkinci Dünya Savaşı’nın ve soykırımın üzerinden…

Read More

NATO’dan özgürlük beklenir mi? Can Irmak Özinanır Suriye’de kimyasal silahla yapılan katliamın ardından NATO veya BM tarafından yapılacak bir askerî operasyon ciddi şekilde tartışılmaya başlandı. Türkiye, olası bir “insanî müdahale”de ön saflarda yer almak istiyordu. Gerek Başbakan Erdoğan, gerek Dışişleri Bakanı Davutoğlu bunu sık sık dile getirdi. Türkiye’nin AKP dönemindeki dış politika dalgalanmaları medeniyetler ittifakı ve komşularla sıfır sorun politikalarından stratejik derinliğe, oradan çok kısa bir süre önce dillerden düşmeyen değerli yalnızlığa, sonra yine “Suriye’ye karşı kurulacak koalisyonda yerimizi alırız”a dönüştü. Hem İngiltere parlamentosundaki oylama, hem ABD Temsilciler Meclisi’nde askerî müdahale yönünde yapılacak oylamanın iptali, hem G20 ve Birleşmiş Milletler…

Read More

Heykel’de inecek var İZMİR ATATÜRK HEYKELİ Tal’ât Ulusoy Anıtkabir tarih boyunca ziyaret edilecek bir tür türbedir. Türbeler 1925’te kapatılmıştır, evet, ama 1950’de örneğin Barbaros, Fatih, Yavuz, II. Mahmut, Mimar Sinan türbeleri gibi bazı türbeler bir kanun değişikliğiyle açılır. Rahmetli padişahlarımız  Ulu Önder’e dua etsin! Yoksa yattıkları yer “yer ile yeksan” olacaktı. Bu minnettarlık nedeniyledir ki, Ulu Önder’in türbesi bütün padişahların ve diğer ‘Türk büyükleri’nin türbelerinin toplamından birkaç kat büyüktür. Saltanat düzeni ile Cumhuriyet düzeni arasındaki ilişki sadece türbe konusuyla sınırlı değildir. Türkiye Cumhuriyeti ile Osmanlı saltanatı kıyaslaması  için heykel de pek verimli ve öğretici bir alandır. Çok partili, çok dinli,…

Read More

Bayrak ve Banal Milliyetçilik Elçin Poyraz Gezi direnişinden sonra bazı kesimlerce ortaya atılan iddialardan birisi, “Türk bayrağının faşizmden halkın eline” geçtiğiydi. Ulus inşasının ve onun neden olduğu türlü ayrımcılık ve eşitsizliğin taşıyıcısı olan bayrağın bu kesimin hevesle sahiplenmesinin tek bir nedeni var: Milliyetçilik. Banal Milliyetçilik kitabını 1995 yılında yazdığı zaman Michael Billig’in amacı, ulus devletler sonrası dönemde olduğumuz iddialarına karşı, milliyetçiliğin yabancı düşmanlığı veya ırkçılık gibi aşırı eylemliliklerden ibaret olmadığını, gücünü ve devamlılığını ulusal sembollerin gündelik hayattaki sıradan kullanımlarından (törenlerde bayrak taşıma, ulusal marşlar, medyadaki ulusal bütünlüğe vurgu gibi) aldığını göstermekti. Milliyetçilik, bireyin gündelik hayatına kadar nüfuz ederek, uluslara bölünmüş…

Read More