Yazar: Lewoxx

İrvin Cemil Schick Amerika ile İngiltere arasındaki farkı vurgulayan çok eski bir fıkra vardır. İlk kısmı İngiltere’de geçer. Sabahın yedisidir, işçiler akın akın fabrikaya yürümektedir. Rolls Royce arabasıyla patron hızla aralarından geçerken bir tanesine hafifçe çarpar, hiç yavaşlamadan yoluna devam eder.  İşçi arkasından bakar, “Ulan eşşoğlu” der, “bir gün sen de benim gibi fabrikaya yürüyerek gideceksin.” Fıkranın ikinci kısmı Amerika’da geçer.Sabahın yedisidir, işçiler akın akın fabrikaya yürümektedir. Cadillac arabasıyla patron hızla aralarından geçerken bir tanesine hafifçe çarpar, hiç yavaşlamadan yoluna devam eder.  İşçi arkasından bakar, “Ulan eşşoğlu” der, “bir gün ben de senin gibi fabrikaya Cadillac’la gideceğim.” 

Read More

Ümit İzmen  İlk işaretlerini 9 Ağustos 2007’de veren ve 2008’de patlayan kriz beş yılını doldurdu. ABD’de konut fiyatlarının düşmeye başlaması ve satılamayan konut stokunun artmasıyla tetiklenen konut kredisi krizi kısa sürede tüm finansal sektörü, giderek reel sektörü etkiledi ve ABD’de başlayan kriz hızla Avrupa’ya, sonra tüm dünyaya yayıldı. Bugün Avrupa’daki krizi 2007’de başlayan krizden ayrı düşünmemek lazım. Bu, kesintisiz devam eden bir süreç. Farklı aşamalardan geçen tek bir kriz söz konusu. Kapitalizmin tarihindeki en ciddi krizlerden birine tanıklık ediyoruz. 2008-2009’daki hızlı daralmadan sonra birçok ülkede gördüğümüz pozitif büyüme hızları yanıltıcı olmamalı. ABD dahil birçok ülkede üretim hâlâ 2008 öncesi düzeyin…

Read More

Ozan Tekin Suriye’de bundan bir buçuk yıl önce, Tunus ve Mısır devrimleriyle başlayan süreci izleyerek Esad’a karşı girişilen halk ayaklanması, bir dizi özel faktör sebebiyle bu ülkede olup bitenleri anlamak isteyenlerin işini zorlaştırıyor. Türkiye’de hem kemalistler hem de onlardan ayırt etmesi artık oldukça güç olan ulusalcı sosyalistler, “emperyalizme karşı” Esad rejiminin savunulması gerektiğini açıkça dile getiriyor. Fakat “Esad da kötü, ama…” dedikten sonra, asıl tehlike olarak gördükleri Suriyeli muhaliflerin ne kadar barbar, mezhepçi ve dış destekli olduğunu anlatanlar, radikal islamcılardan kendini Müslüman ve demokrat olarak tarif eden bireylere kadar, içinde Suriye Devrimi’nin “Arap devrimlerinden bir sapma” olduğunu düşünen solcuları da…

Read More

Özdeş Özbay Hasan Bülent Kahraman Sabah Gazetesi’nde yayınlanan 21 Mayıs tarihli yazısında sık sık ileri sürülen bir tezi bir kez daha gündeme getirdi. Ekim devrimi hakkında şunları yazdı: “Lenin’in, ‘devrim koşulları tamamlanmıştır, Rusya’da işçi sınıfı devrim aşamasına gelmiştir’ türünden saptamaları uydurmadır. Ekim Devrimi de bir askerî darbedir ve bu işlere kafa yoran ama bir tek gün dahi devlet yönetmemiş olan çekirdek elit grubun kendi inandığı siyasal düzeni kurmak mücadelesidir.” Bu görüş liberal, anarşist ve muhafazakâr kesimler tarafından onyıllardır iddia edilir. Bunlar arasında 1990’da yazdığı Rus Devrimi kitabı ile tarihçi Richard Pipes en ünlüsü. CIA’in ‘B Takımı’ olarak bilinen bir grubunu kuran ve Reagan yönetiminin Sovyet İlişkileri…

Read More

Hep denir ya, demokrasi mücadelesinin önkoşulu sadece kendi mağduriyetimize değil herkesin mağduriyetine sahip çıkmak ve bunlar arasında öncelik sıralaması yapmamaktır. Belki de bu kadar güdük bir demokrasimizin olmamasının önemli nedenlerinden biri, bu koşulu hayata geçirerek mücadele edenelerin azlığıdır. 2007-2009 yılları arasında Mazlum-Der genel başkanlığı yapmış ve hayatının çok önemli bir kısmını insan hakları ve demokrasi mücadelesine adamış, yazar, aktivist Ömer Faruk Gergerlioğlu işte bunu yapmayı başaranlardan birisi. Gergerlioğlu, Ali Bayramoğlu, Hasan Cemal ve Cengiz Çandar’a karşı Yeni Akit ve Habervaktim.com yayın organlarında başlatılan saldırılara karşı ‘Sessiz Kalmamak Gerek’ kampanyasını başlattı ve bu nedenle Milat gazetesindeki işine son verildi. Hrant Dink…

Read More

Ferhat Kentel Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, Türkçülük, Osmanlıcılık gibi ideolojik akımların yanı sıra, İslamcılık da bir toplumsal tabana sahip olmayan bir başka kurtuluş ideolojisi olarak ortaya çıktı. Bu kurtuluş ideolojileri daha ziyade devletin yakın çeperlerindeki hareketliliğe tekabül ediyordu. Bu çeperlerin dışında kalan, imparatorluk coğrafyasında oradan oraya sürülen geniş ve farklı toplumsal yığınların temel meselesi ise savaşların yıkıcılığı içinde hayatta kalmaktı. Bir imparatorluğun çöküşüne bağlı olarak, bir ölçüde yapıştırıcı özelliğe sahip Osmanlı kimliğinin, üst kurguların, toplumsal bütünlüğün darmadağın olduğu bu dönem, aynı zamanda güven duygusunun yok olduğu, korkuların yükseldiği ve tek güvenilir yer ve anlam olarak cemaatlerin giderek daha fazla içine…

Read More

Sayı 8: Ekim– Kasım 2012 Güncel “En yüksek öğrenim görmüş, en parlak subaylar” [Kerem Kabadayı] Gelen Seçimler Vesilesiyle Amerika’da Sınıf Bilinçsizliği [İrvin Cemil Schick] Kürt Sorununda Neredeyiz? [Doğan Tarkan] Büşra Ersanlı ile Söyleşi [Arife Köse] Küresel Kriz Küresel Krizin Neresindeyiz? [Ümit İzmen] Yanılsamaların Şenlik Ateşini Beslemek [Jane Hardy]

Read More

Semih Gümüş  Edward Said, eleştiri sorununun Amerikan edebiyat kültürü içinde hiçbir zaman o denli yaygın, o denli ciddi, bazen teknik, bazen ihtilaflı biçimde tartışılmadığını 1980’lerin başında yazıyordu. Oysa aynı yıllar bizim edebiyatımızda eleştirinin var olup olmadığının kıyasıya tartışıldığı, ama kimsenin içinden çıkamadığı, bu sorunu doğru tanımlamaya da kimsenin gönül indiremediği bir dönemi anlatır. Nasıl olsa ezberler vardı. Belki Avrupa’da da eleştiri farklı biçimde tartışılmadı, ama eleştirinin yaratıcı düşünce olduğunun da farkındaydı herkes. Eleştiri kendine dönüşlü bir düşünce üretimiyse, kendinden çıktıktan sonra yansıyacağı bir düzlem bulacaktır; felsefî bir düşünce, bir başka eleştiri anlayışı ya da yazınsal yapıtın kendisi olabilir bu. Demek…

Read More

Hüsam el-Hamalawy Abbasiye tutukluları ile dayanışmak için pazartesi günü yapılan yürüyüşte, Savunma Bakanlığı’nın önündeki oturma eyleminde yaralananlara bakan sahra hastanesinde doktorluk yapan bir tıp öğrencisi olan Kahire Üniversitesi’nden tanıdığım genç bir yoldaş, bana yaklaşıp oturma eylemi sırasında Devrimci Sosyalistler’in kızıl bayrağını öperek “Beni affedin, daha önce sizi duymamıştım” diyen peçe takan Selefi bir kadının hikâyesini anlattı. Ben de buna karşılık ona, Savunma Bakanlığı’nın önündeki oturma eylemine girerken Selefi bir şeyh tarafından üzeri aranan başka bir yoldaşın başına gelenleri anlattım. Şeyh, öğrencinin çantasında Devrimci Sosyalistler’in bayrağını, marksist kitapları ve Sosyalist gazetesinin sayılarını bulduğunda, genç öğrenciye “İçeri gel oğlum, Tanrı seninle olsun”…

Read More

Alim İ. Bilir Malum, ülke gündeminde YÖK’ün yeniden yapılandırılması var. Geçtiğimiz aylarda da 28 Şubat vardı. Bu iki konunun birbiriyle ne alakası var derseniz, YÖK de bir darbe ürünüdür. AKP iktidara gelmeden önce YÖK’ün kaldırılması gerektiğini dillendiriyordu. Ne zaman ki YÖK’e kendi elemanlarını aldı, artık kaldırılmasından bahsetmez oldu. AKP’nin bu süreçte yeni bir projesi oldu, her üniversite bu projeyi uygulamaya geçirdi, ama neler oldu neler, biraz bundan bahsetmek istiyorum. 28 Şubat mağduru Müslümanlar üniversitelere rektör ve dekan oldu, ama bu kez kendileri zalim, diğerleri mazlum oldu. Özgür Üniversite! Sizlere Muş Alparslan Üniversitesi’ni ve onun güzide yönetimini anlatmak istiyorum. Üniversitenin sloganı…

Read More