Yazar: Lewoxx

Burcu Alkan Britanya’da 1558-1603 yıllarını kapsayan I. Elizabeth dönemi “Altın Çağ” olarak adlandırılır. İmparatorluğun gücünün ciddi boyutlara ulaştığı bu dönem, edebiyat ve sanat alanlarında da bir Altın Çağ’a tekabül eder. Zaten edebiyat ve sanatta yaşanan yükseliş ülkenin siyasî ve ekonomik yükselişiyle doğrudan ilişkilidir. Dönemlerinin popüler kültürü sayılabilecek William Shakespeare ve Christopher Marlowe gibi oyun yazarlarının, Kraliçe’nin maddî desteği altında parlamış olması elbette tesadüf değildir. Bir yandan edebî ve sanatsal metinler Britanya’nın zenginliğinden ve gücünden paylarını almakta, bir yandan da söz konusu zenginlik ve gelişmeler metinlerin içinde kendilerine yer bulmaktadır. Kraliçe I. Elizabeth’in kendisi de hem sembolik olarak hem de doğrudan…

Read More

Elçin Poyraz  Zeki Faik İzer’in 1933 tarihli İnkılâp Yolunda isimli tablosuyla ilgili, sergilendiği ilk yıllardan günümüze kadar haklı bir tartışma devam eder: Delacroix’nın Halka Yol Gösteren Özgürlük (1830) isimli resmiyle olan benzerliği, hatta neredeyse aynı oluşu! Delacroix’nın bahsi geçen tablosu, Fransa’ya anayasal monarşiyi getiren Temmuz Devrimi’nin anısına, aynı sene yapılmıştır. Piramit şeklindeki kompozisyonun en önünde yer alan kadın figürü, üstüne düşen ışık sayesinde tüm resme hâkimdir. Çevresinde isyan eden halk, ayaklarının altında ise hem isyancılardan hem de kralın askerlerinden ölen kişiler bulunmaktadır. Bu kadın figürü, yıkılmış bir barikatın üstünde yükselir; ayaklarının altındaki kaldırım taşları, dönemin dar Paris sokaklarında kurulan barikatlarda…

Read More

Slavoj Zizek  LA Times gazetesine yazdığı mektupta Kathryn Bigelow, Zero Dark Thirty’de hükümet ajanlarının Usame bin Ladin’i yakalayıp öldürmek için uyguladıkları işkence yöntemlerinin gösterilişini şöyle savundu: “Sanatla uğraşanlar göstermenin savunmak olmadığını bilir. Öyle olsaydı, hiçbir sanatçı insanlık dışı uygulamaları tasvir edemezdi, hiçbir yazar bu konularda yazamazdı ve hiçbir sinemacı günümüzün dikenli konularına giremezdi.” Sahi mi? Şunu düşünmek için ahlakçı olmak ya da terörist saldırılarla mücadele etmenin gereklerini anlamayacak kadar saf olmak gerekmez: Bir insana işkence etmek kendi başına o denli paramparça edici bir fiildir ki, bunu tarafsız bir biçimde göstermek –yani onun paramparça edici boyutunu nötralize etmek– zaten bir onaylamadır.

Read More

Ceyda Akaş Kabadayı Eğer çizgi romanlar ilginizi çekiyorsa, sinema uyarlamalarını da izliyorsunuz demektir. Daha okuma yazma bilmeden abimin Asteriks’lerinin resimlerine bakarak kendimce diyaloglar uydurmamla başlayan maceram hâlâ usul usul devam ettiği için her yeni uyarlamayı karakter vs ayırt etmeden seyrediyorum. İşte geçen akşam biraz gecikmeli olsa da Judge Dredd’in bir macerasını ele alan Dredd filmini seyretmeye başladım. Filmde 3 boyutlu olmasının dışında pek bir numara yok, daha önce hiçbir Dredd macerasını oturup okumuşluğum da yok. Dolayısıyla ekran karşısında bir yandan seyrederken bir yandan da rahat rahat iç sesime kulak verdim. Filmde ve zaten çizgi versiyonunda kaotik bir gelecekte Amerika devlet…

Read More

M. Şeref Özsoy Oktay Rifat’ın Yaşayıp Ölmek Aşk ve Avarelik Üzerine Şiirler (YÖAAÜŞ ) adlı kitabının ilk baskısını imha ettirip ikinci bir ‘birinci baskı’ yaptırdığını öğrendiğim günden beri her iki baskıyı bulup karşılaştırmak için deli oluyordum. Merak ettiğim, “Şair neden birinci ‘birinci baskı’yı beğenmemiş?” sorusunun cevabıydı elbette. Hakan Sazyek’in Cumhuriyet Dönemi Türk Şiirinde Garip Hareketi adlı çok başarılı ve kapsamlı kitabında bir karşılaştırma bulmak daha da meraklanmama neden olmuştu, çünkü ortada pek tuhaf bir şey yoktu: “Nebioğlu Yayınevi, İstanbul. Bu baskıda basım tarihi konulmamış. Ancak, arka kapağında, Suut Kemal Yetkin’in 1945’te yayımlandığı bilinen Sanat Meseleleri adlı kitabına ait bir ilanın…

Read More

Boş Sayfa Steven Pinker Çeviri: M. Doğan Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 2010 Steven Pinker’in çağımızda insan doğasının nasıl çarpık anlaşıldığından ve bu duruma biliminsanlarının nasıl katkılar sağladığından uzun uzun dem vurduğu kitabı Boş Sayfa, öyleymiş gibi bir ağırlığa sahip görünse de, aslında bir genetik-çevre tartışması kitabı değil. Bu kitap, genetik literatüründeki son 50 yıllık olumlu değişimin halen nasıl görmezden gelindiğinin, biraz da muhafazakâr bir üslupla, altını kalınca çizen, eğlenceli bir kitap.

Read More

Doğan Tarkan Kürt sorunundaki yeni durum BDP’den yapılan açıklamalarla biraz daha belirgin hale geldi. Bu açıklamaya göre görüşmeler 2.5 yıldır aralıksız sürüyor ve şu anda konu PKK’nin silah bırakması değil, sınır dışına çekilmesi, ama bu arada bir dizi başka konu görüşülüyor: Seçimlerde uygulanan yüzde 10 barajının kalkması, siyasî partiler yasasının değişmesi, 10 bin civarındaki KCK tutuklusunun serbest bırakılması, anadilde savunma hakkının verilmesi ve en önemlisi anadilin ve Kürt kimliğinin yasalar ve Anayasa düzeyinde tanınması. BDP’den gelen bu açıklama açık ki kimilerini huzursuz edecek. Sağdan ve soldan çok sayıda kişi ve kurum aralıksız olarak silah bırakma çağrısı yapmaktaydı ve şimdi silah…

Read More

Baha Coşkun Birinci Dünya Savaşı, enerji ve petrol savaşıdır da. Bu savaşın görece genç Alman kapitalizminin pazar ve hammadde ihtiyaçları sebebiyle çıktığı doğrudur. Ancak en önemli iki sonucundan biri modern uygarlığa olan inanç ve güvenin yıkılması ise, ikincisi eski Osmanlı topraklarındaki petrolün kontrolünün savaşın galiplerinin eline geçmesidir. Yirminci yüzyıl başka birçok şekilde tarif edilebileceği gibi, petrol yüzyılı olarak da tarif edilebilir. Başta İngiltere olmak üzere savaşın galiplerinin tek derdi petrolü yönetilebilir halde tutmaktır. Bunun için eski Osmanlı topraklarında çok sayıda yeni ülke ve devlet kurmuşlardır. Petrolün yönetilebilir olmasını sağlayacak olan, sırf şeklî olarak bu yeni ülke ve devletlerin kurulması değil,…

Read More

Ergün Eşsizoğlu 12 Eylül Darbesinden sonra ilk getirildiğim cezaevinde, aklınıza gelebilecek bütün sosyal imkânlardan mahrum bir durumdaydık. Aylarca sürdü bu durum. Bir yıl geçtikten sonra gıdım gıdım verildi bazı haklarımız. Gazete verilmiyordu. Bırakın televizyonu, bir arkadaşımızın emanette olan küçük radyosu bile yasaktı. Kitapların esamesi okunmadığı gibi, dilekçe yazmak için kalem ve kâğıt bile bulmak neredeyse mucizeydi. Cezaevi idaresine dilekçe yazacağınız gün en az elli defa iletirdiniz talebinizi. Sorgu ve işkence süreci sona erip tutuklanarak koğuşa gelenlerin büyük çoğunluğunun vücudunda, haliyle ağır yaralar vardı. Hiç unutmam, Ekim 1980’de, Zonguldak’tan Gölcük-Konca askerî cezaevine getirilip koğuşa girdiğimizde savaşta yaralananların bulunduğu bir hastane revirine…

Read More

Cengiz Alğan İslam’a ve Müslümanlara hakaret içerikli “Müslümanların Masumiyeti” adlı film infial yarattı.  Birçok ülkede protesto gösterileri oldu. Libya’da ABD elçisi öldürüldü. Tartışma, “% 99’u Müslüman olan” Türkiye’ye de elbette yansıdı. Başbakan Erdoğan, filmden yola çıkarak, islamofobinin tıpkı antisemitizm gibi bir insanlık suçu sayılması gerektiğini, bu vesileyle bir nefret suçları yasası çıkarılacağını söyledi. Bunun üzerine daha da hararetlenen nefret suçları tartışmasına yazar Sevan Nişanyan da kendi üslubunca katıldı. Konu hakkında yazdığı bir yazı küçük çaplı bir infial uyandırdı. Tartışmalar sürüyor. Nefret suçu ve nefret söylemi Önce maddi bir hatayı düzeltmek gerek: Nişanyan, ilgili yazısının (http://nisanyan1.blogspot.com/2012/09/nefret-suclaryla-mucadele-etmeli.html) ilk üç paragrafında söylemin suç…

Read More