Facebook Twitter Instagram
    Trending
    • Ulusalcılar kimlerdir ve “Yetmez ama evet”çilere karşı nasıl mücadele ederler?
    • #HEPİMİZGÖÇMENİZ Twitter’da
    • Bizans’ın Son Günleri
    • Haçlıların Bizans’a Çektirdikleri
    • Sebastiao Salgado: “Gözler çok şey anlatır”
    • Beyazlar Cazı Öldürmeye Çalıştı Müzik Kazandı
    • Käthe Kollwitz Kadınlar, anneler ve mücadele
    • Susamam
    Twitter Facebook
    Altüst Dergisi
    • Ana Sayfa
    • Satış Noktaları
      • İstanbul Satış Noktaları
      • Ankara Satış Noktaları
      • İzmir Satış Noktaları
      • Diğer İllerdeki Satış Noktaları
    • Abonelik
    • Yazı ve Danışma Kurulu
    • İletişim
    Altüst Dergisi
    Buradasınız:»Azınlıklar sorunu»Güzel insanlardı
    Azınlıklar sorunu

    Güzel insanlardı

    10 Şubat 20134 Mins Read
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Kadir Dağhan

    Ne zaman Ermenilerle ilgili bir söz duysam, hele bir de aşağılama, küfür, hakaret içerikliyse, yüreğimin derinliklerinde canımı çok acıtan bir sızı duyarım. Aynı mahallede aynı okul sıralarında çocukluğumu paylaştığım Ermenilerle ilgili yaşadıklarım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçer.

    Köyden şehire gelip ilkokula başlayınca Kürtçe’den başka bir dili konuşmak zorunda bırakılmanın, bildiğim tek dil olan Kürtçe’yi evde bile konuşmamın yasak olmasının, bu da yetmiyormuş gibi hergün Türk ve doğru olduğumu söylemeye çabalamanın şaşkınlık ve ezikliğini yaşarken, “Ermeni” ve “gâvur” sözcükleriyle tanışmak şaşkınlığımı daha da arttırmıştı.

    Din dersinde sayıları yedi veya sekizi bulan bazı çocuklar öğretmenin hoşgörü mü yoksa öfke mi belli olmayan bakışları altında dışarı çıkarken sınıfın geri kalanlarının arkalarından gâvur, Ermeni diye seslenmelerini anlayamamış, ama en azından Ermeni ve gâvur olmanın çok kötü bir şey olduğunu, benim de içerde kalanlardan olduğuma göre kötülerden olmadığıma çocuk aklımca karar vermiş, şaşkınlık ve ezikliğim yerini gizli bir haz duygusuna bırakmıştı.

    Yine din dersi dışında mahallede, okulda hep birlikte oynadığımız adına da ermeni ve gavur dedikleri arkadaşlarımın Müslüman olmadıkları için günahkâr olduklarını ve cehennem ateşinde yanacaklarını büyüklerimden öğrenmiştim. Hem onlar camiye değil, kilise denen, siyah taşlarla örülü bir binaya gidiyordu (babam bunun ateşin, dumanın ve ruhlarının kararmasının rengi olduğunu söylerdi). Ve ezan yerine onların kiliselerinden çan sesi gelirdi. Yaşadıkları yerin adı da Gâvur Mahallesi’ydi. Şehir sanki tam ortasından ikiye ayrılmıştı.

    Ancak anlayamadığım şeyler vardı. Bu günahkâr ve cehennemlik insanlar nedense yardımsever, cana yakın, çalışkandı. Söz gelimi kira vermeden evlerinde oturduğumuz Kirkor Amca bununla da kalmayıp hem benim ilkokul hem de kuran kursu masraflarımı karşılıyordu. Sonra sınıf arkadaşımın babası Cercis Amca’nın şehirde elinde sağlıkçı çantasıyla  hemen hemen  girmediği ev yok gibiydi. Günün hangi saatinde olursa olsun çağırdıklarında koşa koşa gelirdi. Enjeksiyon, pansuman, ilk yardım denince akla hep Cercis Amca gelirdi. Benim üzerimde de oldukça emeği vardı. Devlet hastanesinde staj yaparken ondan çok şey öğrenmiştim.

    Bir de bir bayramları vardı. Tüm şehir o bayramda üzeri boyalı yumurtalardan almak için Gâvur Mahallesi’ne akardı sanki. Bizim bayramlara benzemiyordu ve rengârenk yumurtalar vardı. Hangi eve girsek yumurtasız çıkmazdık. Elimizdekileri eve bıraktıktan sonra tekrar dönerdik. Bir de bağ ve bahçelerine korkusuzca girerdik. Müslüman kesimde bekçinin kovalaması Gâvur Mahallesi’nde yoktu. Sahipleri hoşgörülüydü ve istediğimiz kadar yiyebileciğimizi, ancak dallara ve ağaçlara zarar vermememizi tembih ederlerdi. Bir yandan gâvur olmadığım için mutlu olurken, diğer yandan da Kirkor Amca ve arkadaşlarımın gâvur olmalarına ve cehennem ateşinde yanacak olmalarına çok üzülürdüm.

    Yıllar birbirini kovalayıp çocukluğumuzu hep birlikte geride bıraktığımızda gâvur arkadaşlarımın her yerde aşağılandıklarını, dövüldüklerini, hakaretlere uğradığını ve bunun giderek arttığını  canımı acıtan bir çaresizlik içinde gözlemeye başladım. Ve bu olaylar neredeyse rutinleşmeye, sıradanlaşmaya  başlamıştı. Anlamaya çalışıyor, anlayamıyordum.

    Ancak bir olay var ki, gözümün önünden hiç gitmedi. Ne yapsam unutmadım, unutamadım.

    Adıyaman’da çarşı ekmeği dediğimiz lavaş veya pide türü ekmekler çok lezzetlidir. Hele tatil günleri sokaklar kucaklarında bu ekmekleri bir an önce eve götürmenin telaşıyla koşuşturan çocuklarla dolardı. O gün bunlardan biri de sınıf arkadaşımdı. Ama onu “piç”, “Ermeni”, gavur diye bağırarak takip eden belki 2-3 yaş büyük bir grup çocuk tarafından tekme tokat dövülmeye başlanınca dondum kaldım. Ne yapacağımı bilemedim. Elindeki pideler hayvan pislikleri sürülerek oraya buraya fırlatıldı. Ve çocuklar zafer kazanmış bir edayla, tehditler savurarak ayrıldığında arkadaşım bir yandan ekmekleri topluyor, bir yandan da hayvan pisliklerini temizlemeye çalışıyordu. Bense hâlâ ne yapacağımı bilemiyordum. Ekmek kutsaldı ve yerde bulduğumuz bir ekmek parçasını bile öpüp alnımıza koyarken, yere atıldığını ve hayvan pisliği sürüldüğünü görüyordum. Tam bir şoktaydım. Sonra arkadaşım üstü başı perişan bir halde ağlaya ağlaya elindeki ekmekleri göğsüne bastırarak gavur mahallesine doğru daracık sokakta gözden kayboldu.

    Bana kuyruklu diyorlardı, dilimi konuşmam yasaktı, bu yüzden hergün dayak yiyordum ama çok şükür gâvur değilim ve arkadaşımın durumuna düşmedim diye çocukça bir duyguyla avunuyordum. Ama yüzlerce olayın yanında bu görüntü bir tümör gibi yüreğime, beynime yapıştı ve hiç gitmedi…

    Birkaç yıl sonra şehre Kıbrıs Volkanı diye konusu gavurların Müslüman Türkleri katlettiği, tecavüz ettiği olan bir film geldi. Film biter bitmez “İntikam, gâvurlara ölüm” naralarıyla Gâvur Mahallesi’ne ve işyerlerine doğru bir kalabalık saldırıya geçti. Mahalle taşlandı, işyerleri yağmalandı. Ele geçirilenler dövüldü, linç edildi…

    Birkaç yıl içinde tüm Gâvur Mahallesi göç etti(rildi). Korkmadan girdiğimiz bağ-bahçeler, çay-gazoz sattığım demirciler, çulcular, bakırcılar… hiçbiri kalmadı. Kendisi için diktirdiği takım elbisesini hiç giymeden mezuniyet hediyesi olarak bana veren kardeşim Serkis de yıllık iznime geldiğimde gitmişti.

    Gitmişlerdi. Bu güzel insanlar sanki benim çocukluğumu da götürmüşlerdi. Daha sonra memleketime her gittiğimde onların yokluğunu içim acıyarak hisettim. Onların bıraktıkları yerdekilere hiç alışamadım. Bıraktıkları boşluk bir daha hiç dolmadı ve memleketimden soğudum, gitmek istemedim. Gitmiyorum da.

    Onları hep sevdim.

    Güzel insanlardı. Gittiler.

     

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Related Posts

    Yahudiler ve Göçmenler: “Bir Daha Asla!”

    Katliamdan Sürgüne: Bugün Suriyeliler, Dün Ermeniler

    Struma’dan Bugüne Mülteci Politikaları

    Comments are closed.

    Ara…
    İnternetten Satın Al!
    • N11
    • KitapYurdu
    • Idefix
    • D&R
    • GittiGidiyor
    • Pandora
    • Kabalcı
    • Sözcü Kitabevi
    • İlkNokta
    • Eganba
    • KitapCadde
    • PuntoKitap
    • Simurg
    • Nobel Kitap
    • Sol dergi ve gazete arşivi - SolYayin.com
    Eski Sayılar
    AltÜst Dergisi Eski Sayılar
    Etiketler
    Altüst altüst dergisi içerik altüst içindekiler Anayasa Arap devrimleri Araplar Ayrımcılık Azınlıklar Barış Cinsiyetçilik Demokrasi Devlet Devrimler Din Edebiyat Ekonomi Ekonomik kriz Emperyalizm Ergenekon Ermeni sorunu Ermeni Soykırımı Irkçılık Kadın hareketi Kapitalizm Kemalizm Kitap Kriz Kültür ve sanat Kürt hareketi Lenin Marksizm Meltem Oral Milliyetçilik Modernite Roni Margulies Savaş Sosyalizm tartışmaları Soykırım Suriye Devrimi Tarih Toplumsal sorunlar TÜRKİYE SİYASETİNDEN SAHNELER Özgürlük mücadelesi İktidar İslam
    © 2025 - Altüst
    • Künye
    • İletişim

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.

    Tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en alakalı deneyimi sunmak için web sitemizde çerezler kullanıyoruz. "Kabul Et" seçeneğine tıklayarak, TÜM çerezlerin kullanımına izin vermiş olursunuz.
    AyarlarKABUL ET
    Manage consent

    Privacy Overview

    This website uses cookies to improve your experience while you navigate through the website. Out of these, the cookies that are categorized as necessary are stored on your browser as they are essential for the working of basic functionalities of the website. We also use third-party cookies that help us analyze and understand how you use this website. These cookies will be stored in your browser only with your consent. You also have the option to opt-out of these cookies. But opting out of some of these cookies may affect your browsing experience.
    Necessary
    Always Enabled
    Necessary cookies are absolutely essential for the website to function properly. This category only includes cookies that ensures basic functionalities and security features of the website. These cookies do not store any personal information.
    Non-necessary
    Any cookies that may not be particularly necessary for the website to function and is used specifically to collect user personal data via analytics, ads, other embedded contents are termed as non-necessary cookies. It is mandatory to procure user consent prior to running these cookies on your website.
    SAVE & ACCEPT