Facebook Twitter Instagram
    Trending
    • Ulusalcılar kimlerdir ve “Yetmez ama evet”çilere karşı nasıl mücadele ederler?
    • #HEPİMİZGÖÇMENİZ Twitter’da
    • Bizans’ın Son Günleri
    • Haçlıların Bizans’a Çektirdikleri
    • Sebastiao Salgado: “Gözler çok şey anlatır”
    • Beyazlar Cazı Öldürmeye Çalıştı Müzik Kazandı
    • Käthe Kollwitz Kadınlar, anneler ve mücadele
    • Susamam
    Twitter Facebook
    Altüst Dergisi
    • Ana Sayfa
    • Satış Noktaları
      • İstanbul Satış Noktaları
      • Ankara Satış Noktaları
      • İzmir Satış Noktaları
      • Diğer İllerdeki Satış Noktaları
    • Abonelik
    • Yazı ve Danışma Kurulu
    • İletişim
    Altüst Dergisi
    Buradasınız:»Emek hareketi»Gelen Seçimler Vesilesiyle: Amerika’da Sınıf Bilinçsizliği
    Emek hareketi

    Gelen Seçimler Vesilesiyle: Amerika’da Sınıf Bilinçsizliği

    18 Ekim 20124 Mins Read
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    İrvin Cemil Schick

    Amerika ile İngiltere arasındaki farkı vurgulayan çok eski bir fıkra vardır. İlk kısmı İngiltere’de geçer. Sabahın yedisidir, işçiler akın akın fabrikaya yürümektedir. Rolls Royce arabasıyla patron hızla aralarından geçerken bir tanesine hafifçe çarpar, hiç yavaşlamadan yoluna devam eder.  İşçi arkasından bakar, “Ulan eşşoğlu” der, “bir gün sen de benim gibi fabrikaya yürüyerek gideceksin.” Fıkranın ikinci kısmı Amerika’da geçer.Sabahın yedisidir, işçiler akın akın fabrikaya yürümektedir. Cadillac arabasıyla patron hızla aralarından geçerken bir tanesine hafifçe çarpar, hiç yavaşlamadan yoluna devam eder.  İşçi arkasından bakar, “Ulan eşşoğlu” der, “bir gün ben de senin gibi fabrikaya Cadillac’la gideceğim.” 

    Bu fıkra çok önemli bir farka işaret ediyor. Avrupa’da yüzyıllara dayanan bir sınıf yapısı vardır, varlık genellikle sıfırdan kazanılmaz, nesilden nesile geçer. Bu nedenle insanların sınıf bilinci çok kuvvetlidir, ve dolayısıyla devletin toplumda daha adil bir varlık dağılımı için bazı önlemler alması birçok kişiye akla yakın gelir. Sosyal demokrat partilerin göreceli kuvveti bundan ileri geliyor. Amerika’nın ise yüzyıllarca geriye giden bir sınıf yapısı yoktur. Zaten ABD kurulalı topu topu iki yüzyıl geçti, bugün Amerika’daki büyük servetlerin çoğu 19. veya 20. yüzyılda biriktirilmiştir. Bu nedenle de Amerikalı ortalama vatandaşta sınıf bilinci diye bir şey yoktur. Yapılan anketlerde ezici çoğunluk kendini “orta sınıf” diye tanımlar, işçisiyle, fakir fukarasıyla. Orta sınıf olmak ne demektir? Üst sınıfa bir adımlık mesafede durmak demektir. Sınıflar arasında aşılmaz duvarlar olmadığına, sınırların geçirgen olduğuna inanmak demektir. Kısacası herkes inanır ki, biraz dişini sıksa, biraz daha fazla çalışsa, Bill Gates kadar zengin olması işten bile değildir.

    Fakir doğan fakir ölür

    Dolayısıyla Ronald Reagan gibi işçi sınıfını ezip geçen, sendikaları öldüren, süperzenginleri kayıran biri tekrar tekrar başkan seçilebilmiştir, hem de işçi sınıfının oylarıyla. George W. Bush gibi devletin denetleyici işlevini yok eden, zenginlerin daha da zengin, fakirlerin daha da fakir olduğu bir düzeni pekiştiren biri de öyle. Gerçi elbette bu bir ilk değildir. Faşizm de işçileri mahvetmiştir, ama son döneme kadar Almanya’da da, İtalya’da da faşistler işçi sınıfının desteğini kaybetmemişlerdir. Ernesto Laclau bunu ideolojiye bağlar ki gerçekten de Louis Althusser’in dediği gibi ideoloji, insanlara yaşadıkları şartları doğal gösteren düşünce kalıplarıdır. Ve Amerika’da Reagan, Bush gibi Cumhuriyetçi Parti’lilerin bol Amerikan bayraklı “motherhood and apple pie” (‘annelik ve elmalı turta’ – temel Amerikan değerlerinin simgesi) söyleminin seçimdeki başarılarında önemli bir rol oynadığına şüphe yoktur. Ama iş bununla bitmiyor. Toplumlarının sınıf yapısını ve bunun, görünenin aksine, hiç de geçirgen olmadığını, zengin doğanın zengin, fakir doğanın fakir öldüğünü anlamamaları da politikanın çok önemli bir ögesi.

    Ama bu durum çelişkiler barındırmıyor değil, doğal olarak. Milyoner olmayanların cumhurbaşkanlığına adaylığını pek nadiren koyabildiği bir siyaset sahnesinde bazen çok ilginç durumlar yaşanabiliyor. Örneğin Cumhuriyetçi Parti’nin şimdiki başkan adayı Mitt Romney, varlıklı bir ailenin çocuğu olduğu gibi, bir yatırım şirketi kurup yüz milyonlarla ölçülen bir servetin sahibi oldu. Ve her haliyle bunu belli ediyor. Son zamanlarda Cumhuriyetçi Parti’nin esas tabanını teşkil eden güneyli tutucu Hıristiyan kitlelerden homurtular yükselmeye başladı. “Bizim gibi biri değil, fazla zengin, başka bir dünyanın insanı” diyorlar. Bu aslında Cumhuriyetçi Parti için çok kötü bir haber. Romney’nin Mormon tarikatına bağlı olmasının ana akım Hıristiyanları arasında yarattığı rahatsızlığa bu sınıf bilinci değil ama içgüdüsel zengin düşmanlığı eklendiğinde, Obama’nın bütün başarısızlığına rağmen tekrar seçilmesi imkân dahilinde görünüyor. Bu durumda Cumhuriyetçilerin ciddi bir ideolojik taarruz ile seçmenlerini geri kazanmaları gerekiyor.

    Tazminat davaları

    Ortalama Amerikalı’nın Romney’ye karşı tavrı münferit bir durum değil aslında. Amerikalılar kapitalizmin dünyanın en iyi ve en adil sistemi olduğuna kalpten inanır gerçi, ama zenginleri sevmezler, büyük şirketlerden ise özellikle nefret ederler.

    Bunun bir örneği, sisteme dokunmadan servet dağılımına müdahale etmenin bir yolu olan tazminat davalarıdır. Amerikan hukuk sistemi  – televizyon dizilerini seyredenlerin bildiği gibi – jüri esası üzerine kuruludur. Davaları hakimler yönetir, ama kararları on iki sıradan vatandaş verir. Herhangi bir nedenle büyük şirketleri dava eden vatandaşlara ise sıklıkla on milyonlar, hatta yüz milyonlarla ölçülen tazminat verilmesine hükmeder jüriler. Bu orantısız ödüller genellikle temyizde bozulur gerçi, ama kapitalizme tapan sıradan Amerikalı’nın fırsat bulduğunda kapitalizm sayesinde piramidin tepesine tırmanabilmiş olanları bu şekilde cezalandırması çok ilginçtir.

    Dönüştürücü bir siyasî hareket

    Sözün kısası, Amerikalılar kapitalizmi sever, ama kapitalistleri değil; serveti severler ama zenginleri değil. Yani aslında sistemi değiştirecek potansiyel vardır Amerika’da, ama bunu yönlendirecek doğru dürüst bir muhalefet yoktur. Cumhuriyetçi Parti ile Demokrat Parti aynıdır demiyorum; bazı açılardan aralarında farklar var. Ama bu farklar nicelik farklarıdır, nitelik farkları değil. Niteliğe gelince her ikisi de sermayenin partileridir. Asıl mesele, siyaset hayatının bu iki partinin tekelinde olduğu, medyanın aynı ideolojiyi paylaştığı bir ortamda dönüştürücü bir siyasî hareketin nasıl örgütlenebileceğidir…

     

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Related Posts

    Türkiye İşçi Sınıfının Sendikal Durumu

    İşçi Sınıfı Hâlâ Var Mı?

    Kadınların Öncülüğünde Öğretmen Grevleri

    Comments are closed.

    Ara…
    İnternetten Satın Al!
    • N11
    • KitapYurdu
    • Idefix
    • D&R
    • GittiGidiyor
    • Pandora
    • Kabalcı
    • Sözcü Kitabevi
    • İlkNokta
    • Eganba
    • KitapCadde
    • PuntoKitap
    • Simurg
    • Nobel Kitap
    • Sol dergi ve gazete arşivi - SolYayin.com
    Eski Sayılar
    AltÜst Dergisi Eski Sayılar
    Etiketler
    Altüst altüst dergisi içerik altüst içindekiler Anayasa Arap devrimleri Araplar Ayrımcılık Azınlıklar Barış Cinsiyetçilik Demokrasi Devlet Devrimler Din Edebiyat Ekonomi Ekonomik kriz Emperyalizm Ergenekon Ermeni sorunu Ermeni Soykırımı Irkçılık Kadın hareketi Kapitalizm Kemalizm Kitap Kriz Kültür ve sanat Kürt hareketi Lenin Marksizm Meltem Oral Milliyetçilik Modernite Roni Margulies Savaş Sosyalizm tartışmaları Soykırım Suriye Devrimi Tarih Toplumsal sorunlar TÜRKİYE SİYASETİNDEN SAHNELER Özgürlük mücadelesi İktidar İslam
    © 2025 - Altüst
    • Künye
    • İletişim

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.

    Tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en alakalı deneyimi sunmak için web sitemizde çerezler kullanıyoruz. "Kabul Et" seçeneğine tıklayarak, TÜM çerezlerin kullanımına izin vermiş olursunuz.
    AyarlarKABUL ET
    Manage consent

    Privacy Overview

    This website uses cookies to improve your experience while you navigate through the website. Out of these, the cookies that are categorized as necessary are stored on your browser as they are essential for the working of basic functionalities of the website. We also use third-party cookies that help us analyze and understand how you use this website. These cookies will be stored in your browser only with your consent. You also have the option to opt-out of these cookies. But opting out of some of these cookies may affect your browsing experience.
    Necessary
    Always Enabled
    Necessary cookies are absolutely essential for the website to function properly. This category only includes cookies that ensures basic functionalities and security features of the website. These cookies do not store any personal information.
    Non-necessary
    Any cookies that may not be particularly necessary for the website to function and is used specifically to collect user personal data via analytics, ads, other embedded contents are termed as non-necessary cookies. It is mandatory to procure user consent prior to running these cookies on your website.
    SAVE & ACCEPT