Facebook Twitter Instagram
    Trending
    • Ulusalcılar kimlerdir ve “Yetmez ama evet”çilere karşı nasıl mücadele ederler?
    • #HEPİMİZGÖÇMENİZ Twitter’da
    • Bizans’ın Son Günleri
    • Haçlıların Bizans’a Çektirdikleri
    • Sebastiao Salgado: “Gözler çok şey anlatır”
    • Beyazlar Cazı Öldürmeye Çalıştı Müzik Kazandı
    • Käthe Kollwitz Kadınlar, anneler ve mücadele
    • Susamam
    Twitter Facebook
    Altüst Dergisi
    • Ana Sayfa
    • Satış Noktaları
      • İstanbul Satış Noktaları
      • Ankara Satış Noktaları
      • İzmir Satış Noktaları
      • Diğer İllerdeki Satış Noktaları
    • Abonelik
    • Yazı ve Danışma Kurulu
    • İletişim
    Altüst Dergisi
    Buradasınız:»Azınlıklar sorunu»Bir üzüm dalı bekler
    Azınlıklar sorunu

    Bir üzüm dalı bekler

    23 Haziran 20125 Mins Read
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Yaprak Zihnioğlu

    I.

    Takuhi, Vartuhi, Vartanuş, Anuş, Hayganuş, Sırpuhi, Hripsime, Keğeszik, Mari, Maryani, Maresa, Azat, Htantuhi, Homosi, Anahid, Şuşan, Şuşanig, Bayzar, Arev, Arevig, Hınaz, Hınazand’a…

    Arkadaşıma Dokunma…

    Doksan yedi yıldır reddettiğimiz, görmek, kabul etmek istemediğimiz 1915-1916 Ermeni tehciri/katliamı, 2012’de hâlâ Türkiye’nin önünde tartışılması, aydınlatılması, açıklanması gereken karanlık bir sayfa olarak duruyor. Bu konudaki gerçeklerin açığa çıkmasında az da olsa katkısı olacağını düşündüğüm kişisel bir tarihçeyi, iki Ermeni kız çocuğunun öyküsünü anlatmak istiyorum.

    Babam ile annemin ailelerinde iki Ermeni kız çocuğu “evlat edinilmiş”ti. tehcir sırasında Ermeni çocuklar toplatılmış ve Türk ailelerine “evlatlık” olarak verilmişti. Üç beş yaşlarındaki kız çocukları ailelerinden koparılıp hükümet binalarında toplatıldı. Daha sonra büyük kentlerdeki “iyi” ailelerden, bu çocukları evlat edinmeleri istendi. Babaannem ve anneannem birbirinden farklı kentlerde İstanbul ve Samsun’da bu çocuk toplama merkezlerinden birer Ermeni çocuk aldı.

    Babaannem üç yaşındaki adını bilmediği çocuğa Sadiye adını verdi ve onu kızı gibi sevdi. Sadiye evde kardeş muamelesi gördü, okudu, ilkokul öğretmeni oldu. Evlenmedi ve babaannemin yanından ayrılmadı, Çorlu’daki öğretmenlik yılları hariç. Gözlerindeki derin korku ifadesini yaşamı boyunca taşıdı. Babaannem ona ne yaşadığını sormadı. O da anlatmadı. Anlatamadı. O dehşet sahneleri yalnızca rüyalarında, anlamadığı bir şekilde ortaya çıkıyordu. Kan en korktuğu şeydi. Genç yaşından başlayarak boğazındaki bir rahatsızlık hissinden kurtulamadı. Doktorlar gırtlağındaki hastalığa teşhis koyamadı. İleri yaşlarında, boğazında hissettiği acı, yanma hissi arttı. Ailede, anne ve babasının gözünün önünde gırtlağı kesilerek öldürüldüğü, ‘Sadiye’nin bu gaddarlığa tanık olduğu ve boğazındaki rahatsızlığın bu olaydan kaynaklandığı fısıltıyla dolaştı.

    Babaannem onu öyle çok sevdi ki, Aksaray’daki küçük ve tek evini ölmeden önce Sadiye’ye bıraktı, onun yine ortada kalacağından korkarak.

    Anneannemin ‘Zehra’ya sevgiyle ve çocuğu gibi davrandığını biliyorum. Ancak annemin ailesinde Zehra’nın yeri biraz daha farklıydı. Ev işlerine yardım ediyordu. İlkokuldan sonra okumadı. Annemin “benim kız kardeşimdi” demesine ve onu çok sevmesine rağmen, ailenin aristokrat eğilimlerinden olacak, Zehra’nın aile içindeki konumu “kardeşleri” gibi olmadı. Fakir, genç bir boyacı ustası ile, severek, evlendi. Dikilitaş’ta küçük bir evde yaşadı. Biri kız iki çocuğu oldu. Zehra Teyzem’e gittiğimizde ya da o bize geldiğinde annemin ona çok sevgi gösterdiğini ama Zehra’nın kendini eşit hissetmediğini, hafif huzursuzluk duyduğunu anımsıyorum. Zehra’nın tarihçesi de ailede hep fısıltıyla konuşuldu. Zehra ile ilgili fazla bilgi toplayamadığım bir zamanda, ben çocukken vefat etti.

    Türkiye’de Ermeni kız çocuklarının tarihi fısıltılar tarihidir. Acılı, haksız, yaralı bir fısıltılar tarihi… Çok yakınımdaki bu iki kız çocuğunun, iki kadının, Zehra’nın ve Sadiye’nin ya da Hrantuhi, Şuşan, Hınaz, Arevig’in tarihini kim yazacak?

    “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” diyenler, yalnızca “Kürt” olduğu, yani “başka”, “farklı” olduğu için insanları öldürmekten kaçınmayanlar, açlık grevindeki mahkûmlar için “bırakın gebersinler” diyenler, ırkçılar ve ırkçılık toplumsal hafızamıza daha ne kadar hükmedecek? Ne zaman “dur” diyeceğiz, onlarla beraber çiğnenen onurumuzu, bütünlüğümüzü koruyacağız?

    Ermeniler benim arkadaşım. Takuhi, Vartuhi, Hripsime, Matyani, Bayzar benim arkadaşım. Rumlar benim arkadaşım. Kürtler benim arkadaşım. Süryaniler benim arkadaşım. Arkadaşlarıma dokunmayın. Ermenilere dokunmayın. Rumlara, Kürtlere, Süryanilere, Yahudilere ilh… dokunmayın.

    II. 

    Havada konuşulmayan bir şey vardı…

    Babaannemin evinde geçirdiğim saatler, çocukluğumun en karmaşık anılarını oluşturuyor. Sadiye Halamın yüzünde sanki bir sır saklı gibiydi. Kırık sesi kalp atışlarını, gözleri hüznü anlatırdı. Bitmeyen, tükenmeyen bir hüznü. Şimdi anlıyorum ki, derin yüz çizgilerine, mor gözaltlarına katliamın vahşeti yazılmıştı. Donuk, yorgun bakan gözlerine de.

    Babaannemin evinin kokusu acılı, ağırdı.

    Havada konuşulmayan bir şey vardı sanki. Bir yerlerde asılı duran bir anı, bir ses. İçimizden biri sessizce hançerleniyor gibi bir ürperti dolaşırdı odada bazen. Hiç beklenmedik anlarda derin bir sessizlik kaplardı ortalığı. Bir çocuk olarak benim bilmem istenmeyen ama herkesin bildiği ve andığı bir şeyler vardı ya da olmuştu. Neler olmuştu, bir anlayabilseydim.

    Sessizlik, konuşmama, unutma, anımsamama…

    Şimdi gerçek adını bile bilmediğim Sadiye Halamı, yaşamı boyunca onun acılarını telafi etmeye didinen babaannemi sevgiyle ve içimde yükselen bir öfkeyle birlikte anıyorum. Öfkem, bilemediğimiz nice çocuğun acılı, saklı, örtülmüş anlarını hissetmekten, işitmekten geliyor. Şimdi anlıyorum ki yalnızca kız çocukları “evlat” edinilmişti o zamanlar. Toplama merkezlerindeki kız çocuklarının varsa erkek kardeşleri, zürriyetin devamı gelir korkusuyla babaları, anneleri ile birlikte bıçakla boğazı kesilerek öldürülmüştü. Sadiye Halam kim bilir kaç sevgili varlığının boğazının kesildiğine tanık olmuştu çocuk yatağında, acımasız bir gece yarısında. İleriki yaşlarında hep boğazı ağrıdı. Bu onulmaz anının izi halam ölene değin devam etti.

    Kız çocuklardan zarar gelmez. Onlar dinlerini, etnik kimliklerini devam ettiremezler nasılsa. Unutuşa bırakılırlar, zihinlerindeki kanlı anılarla. Oysa bilmezler ki, bilinç Sadiye’nin, Zehra’nın gözlerindeki anlamla taşınır bizlere.

    Toplumsal belleğimiz unutuşa, unutmaya yönlendirileli 90 yıl oluyor. Sessiz, derin, altta yatan isyana, öfkeye karşı her gün unutma ilacı zerk ediliyor damarlarımıza.

    Ben unutmayacağım. Adını bile bilmediğim Sadiye Halamın gözlerini unutmayacağım. “Devlet-i âlî” görevlilerinin, çıkarcı çetelerin, bir avuç vurguncunun Ermeni arkadaşlarımı katledişini unutmayacağım. Yaşlı, çocuk, hasta, gebe demeden Ermeni halkın tümünün dipçiklerle göçe zorlanmasını, binlerce kilometre yürümek üzere yola düşmelerini unutmayacağım. “Yol”da –şimdiki büyük bir sanayicinin büyükbabası olduğu söylenir– hain çetelerce göç edenlerin koyunlarındaki son altınların, bileziklerin, nazarlıkların soyulmasını unutmayacağım. Tarlalarını, ocakta pişen yemeklerini, yüzyıllık evlerini, yeni yeşeren bağlarını, ölülerini geride bırakıp göç ettirilen Ermenilerin evlerine yerleşen acımasız kişileri unutmayacağım. Talancıların, hırsızların “şarap dinimize aykırıdır” diyerek Ermeni halkın yüzyıllardır yetiştirdiği bağları yok etmesini unutmayacağım. Yollarda yaşlıların, hastaların, yaralıların, çocukların açlıktan, susuzluktan ölmelerini unutmayacağım. Doğum yapan gebe kadınları, yolda bırakmak zorunda kaldıkları hastaları, yaralıları unutmayacağım. Sadiye Halamın boğazındaki o küçük ama kıyımı anlatan işareti unutmayacağım. İhaneti unutmayacağım. Ermeni tehciri/katliamı/soykırımını unutmayacağım. Öldürülen, sürülen Ermeni arkadaşlarımı unutmayacağım.

    Bir üzüm dalı ve bahar bizi bekler anılmak üzere oralarda. Hiç değilse acıyı paylaşmak için. Hiç değilse bir “özür” için.

    Bugünlerde, üstünüze afiyet, boğazımda bir sızı… bir türlü geçmek bilmiyor. Nedendir bilinmez.

     

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Related Posts

    Yahudiler ve Göçmenler: “Bir Daha Asla!”

    Katliamdan Sürgüne: Bugün Suriyeliler, Dün Ermeniler

    Struma’dan Bugüne Mülteci Politikaları

    Comments are closed.

    Ara…
    İnternetten Satın Al!
    • N11
    • KitapYurdu
    • Idefix
    • D&R
    • GittiGidiyor
    • Pandora
    • Kabalcı
    • Sözcü Kitabevi
    • İlkNokta
    • Eganba
    • KitapCadde
    • PuntoKitap
    • Simurg
    • Nobel Kitap
    • Sol dergi ve gazete arşivi - SolYayin.com
    Eski Sayılar
    AltÜst Dergisi Eski Sayılar
    Etiketler
    Altüst altüst dergisi içerik altüst içindekiler Anayasa Arap devrimleri Araplar Ayrımcılık Azınlıklar Barış Cinsiyetçilik Demokrasi Devlet Devrimler Din Edebiyat Ekonomi Ekonomik kriz Emperyalizm Ergenekon Ermeni sorunu Ermeni Soykırımı Irkçılık Kadın hareketi Kapitalizm Kemalizm Kitap Kriz Kültür ve sanat Kürt hareketi Lenin Marksizm Meltem Oral Milliyetçilik Modernite Roni Margulies Savaş Sosyalizm tartışmaları Soykırım Suriye Devrimi Tarih Toplumsal sorunlar TÜRKİYE SİYASETİNDEN SAHNELER Özgürlük mücadelesi İktidar İslam
    © 2025 - Altüst
    • Künye
    • İletişim

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.

    Tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en alakalı deneyimi sunmak için web sitemizde çerezler kullanıyoruz. "Kabul Et" seçeneğine tıklayarak, TÜM çerezlerin kullanımına izin vermiş olursunuz.
    AyarlarKABUL ET
    Manage consent

    Privacy Overview

    This website uses cookies to improve your experience while you navigate through the website. Out of these, the cookies that are categorized as necessary are stored on your browser as they are essential for the working of basic functionalities of the website. We also use third-party cookies that help us analyze and understand how you use this website. These cookies will be stored in your browser only with your consent. You also have the option to opt-out of these cookies. But opting out of some of these cookies may affect your browsing experience.
    Necessary
    Always Enabled
    Necessary cookies are absolutely essential for the website to function properly. This category only includes cookies that ensures basic functionalities and security features of the website. These cookies do not store any personal information.
    Non-necessary
    Any cookies that may not be particularly necessary for the website to function and is used specifically to collect user personal data via analytics, ads, other embedded contents are termed as non-necessary cookies. It is mandatory to procure user consent prior to running these cookies on your website.
    SAVE & ACCEPT