Facebook Twitter Instagram
    Trending
    • Ulusalcılar kimlerdir ve “Yetmez ama evet”çilere karşı nasıl mücadele ederler?
    • #HEPİMİZGÖÇMENİZ Twitter’da
    • Bizans’ın Son Günleri
    • Haçlıların Bizans’a Çektirdikleri
    • Sebastiao Salgado: “Gözler çok şey anlatır”
    • Beyazlar Cazı Öldürmeye Çalıştı Müzik Kazandı
    • Käthe Kollwitz Kadınlar, anneler ve mücadele
    • Susamam
    Twitter Facebook
    Altüst Dergisi
    • Ana Sayfa
    • Satış Noktaları
      • İstanbul Satış Noktaları
      • Ankara Satış Noktaları
      • İzmir Satış Noktaları
      • Diğer İllerdeki Satış Noktaları
    • Abonelik
    • Yazı ve Danışma Kurulu
    • İletişim
    Altüst Dergisi
    Buradasınız:»Cinsiyet kimlikleri»Persepolis: Beyaz Erkekler Tarafından Kurtarılmayı Beklemeyen Kahverengi Kadınlar
    Cinsiyet kimlikleri

    Persepolis: Beyaz Erkekler Tarafından Kurtarılmayı Beklemeyen Kahverengi Kadınlar

    01 Şubat 2012Updated:09 Mayıs 20146 Mins Read
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Nagihan Haliloğlu

    Geçtiğimiz yazın en ilginç politik haberlerinden birisi Uluslararası Para Fonu başkanı Dominique Strauss Kahn’ın New York’ta bir otel çalışanı tarafından tacizle suçlanması oldu. DSK’nın hem finansal hem de politik gücü elinde bulunduran beyaz bir ‘saygıdeğer adam’ olarak Afrikalı bir ‘işçi’yle olan bu talihsiz karşılaşması birkaç hafta gazete köşelerinde analiz edildi.

    Fransız medyası da meseleyle Fransa’da üst düzey yöneticilerde neredeyse bir salgına dönüşmüş olan ‘kadın düşmanlığı’ ve ‘maçoluk’ açısından ilgilendi. Dünyanın şanssız üçte birinde tam da bu adamlar tarafından kurtarılmayı bekleyen yahut Avrupa ve Amerika metropollerinde kimsenin yapmak istemediği işleri yapan, çoktan ‘kurtulmuş’ diasporadaki kahverengi derili kadınlar için ne büyük şanssızlık!

    Kahverengi derili kadınların paralı Avrupalı erkekler tarafından devlet politikaları, yardım kuruluşları, köşe yazıları eliyle kurtarılacağını zaten hepimiz biliyoruz; bu ‘kurtarma’ operasyonun önemli bir ayağı ise babaları, ağabeyleri ve kocaları tarafından ezilmiş ‘doğulu’ kadınların bu çilelerini dillendirdikleri ‘Suçluyorum!’ başlığı altında toplanabilecek otobiyografik anlatılar.

    “Müslüman kadının özgürleşmesi”

    Örnekleri özellikle Avrupa ve Amerika’daki kitapçı raflarını süsleyen bu yazın çeşidi tamamen bir endüstriye dönüşmüş durumda. Bu anlatıların hikâyenin tamamını yansıtmadığını, hatta aslında ‘başkalarının’ yazdığı bir hikâyenin parçası olduğunu düşünen ve bu hikâyelere eleştirel yaklaşan ‘doğulu’ kadınlar da var. Bu eleştiriyi bir manifesto şeklinde, özellikle kendi ülkeleri İran bağlamında değerlendiren Akhavan, Bashi, Kia and Shakhsari, bu yazın türüne şöyle dikkat çekiyor:

    “Bizim teşhisimiz, bu ‘anı’ türünün, küresel kapitalist ilişkilerin cinsiyet ve ırk üzerinden tanımlanmasını destekleyen ve körükleyen bilgi-üretimi endüstrilerinin bir parçası olduğu. Bu ilişkiler bir tarafta ‘Batı’daki ‘özgürlük’ ve ‘ilerleme’ tahayyülleri, diğer tarafta ise İran’da ve Müslüman dünyanın diğer yerlerindeki ‘geri kalmışlık’ ve ‘barbarlık’ şeklinde kurgulanan, çiftli bir sistemde ele alınıyor. ‘Susturulmuş’ İranlı kadının sonunda sesini bulduğu, hakiki ve meşru bir ortam olarak görülen bu ‘anı’ kitapları, ‘üçüncü dünya kadını’nın aynı toprakların erkeklerine karşı konuşlandırıldığı, ve böylelikle kadının kurtuluşu olarak kurgulanan şeye zemin hazırlayan, indirgemeci ama bilindik bu hikâyeleri tekrar tekrar üretip önümüze sürmekte.”[1]

    Marjane Satrapi’nin çizgi romanı ilk bakışta ‘Müslüman kadının özgürleşmesi hikâyesi’ türünün bir örneği olarak göze çarpsa da, kitapta anlatılanlar da, kitabın formatı da bu türün kurallarına tam olarak uymuyor.

    Kitap Avrupa ve Amerika halklarının -devletlerin güttükleri politikalar sonucu- çok yakından bilmediği bir kültürü tanıtıyor olması açısından elbette yukarıda dikkat çekilen ‘bilgi-üretme endüstrisi’nin ürünü, ama hem içerik hem de şekil olarak raflarda çok rastgelmediğimiz türden.

    Satrapi ‘diaspora’da -belki Manhattan’daki temizlik işçilerinden biraz daha rahat şartlarda- yaşayan İranlı bir kadın. Ve durduğu yerin çok iyi farkında. Bu farkındalığın sonucu olarak da kendi gerçekliğini yukarıda bahsedilen ‘Suçluyorum!’ türünde bir kitap yazarak değil, çocukluğunun İran’ını siyah beyaz karelerle resmederek yansıtmayı tercih etmiş. Kullandığı çocuk bakış açısı ve diğer karakterlere verdiği özenle hikâyenin kişiselliğini artırarak anlattığı hikâyenin ‘İranlı kadın’ kategorisinin genel hikâyesindense kendi özel hikâyesi olduğunun altını çiziyor. Ve bunu yaparken alışkın olduğumuzdan farklı bir İran resmi çiziyor bize: Sınıf ayrımının çok ciddi bir şekilde yaşandığı, fakat kadın ve erkeklerin beraber baskıcı rejimlere -ister Şah despotizmi, ister devrimi çalan mollaların tedhiş yöntemleri olsun- karşı çıktığı bir İran.

    Hem kadın hem erkek şikâyetçi

    Kitabı açtığınızda ilk karşılaştığınız kareler okulda başörtü takma zorunluluğunun başladığı günleri dehşetten ziyade absürdlük çerçevesinden anlatıyor. Bundan hemen sonra okuyucuya devrime giden yolu anlatan bir İran tarihi dersi veriliyor.

    Satrapi çizgi romanlara olan ilgisini, daha çocukken Marksizmi nasıl resimli bir bröşürden öğrendiğini resmederek anlatıyor okurlara. Yazar bu tür kitapların el altında olduğu, liberal, mutlu ve sevgi dolu üst sınıf bir aile ortamında büyümüştür. Şah’ın baskılarından ailenin hem kadın hem erkek bireyleri şikâyetçidir. Bu, İran’dan duymaya alıştığımız hikâyelere pek benzemiyor. Ve yazar hikâyenin hiçbir yerinde İranlı ‘kadın’ı, İranlı ‘erkek’in karşısına yerleştirmiyor. Kitaptaki en önemli hikâyelerden biri Satrapi’nin hapisteki amcasıyla olan ilişkisi.

    Okuyucuya sunulan kesitler siyasî bir ders verme amacıyla değil, yazarı kişisel olarak en fazla etkileyen olaylardan seçilmiş: Anne babasının Şah ya da mollalar yönetimi hakkındaki tartışmaları, tutuklanmalar, içki yasağı, İran-Irak savaşı ve Avusturya’da yaşadığı yabancılaşma süreci.

    Kitabı yazmaya nasıl karar verdiği sorulunca Satrapi şöyle diyor:

    “1994’te Fransa’ya geldiğimden beri hep arkadaşlarıma İran’daki hayatı anlatmaya çalıştım. Televizyonda İran’daki hayattan parçalar görüyorduk, ama bunlar benim İran’daki hayatımla örtüşmüyordu. Onlara sürekli ‘İran’da hayat böyle değil’ demek zorunda kalıyordum. Tam yirmi senedir İranlı olmanın neden kötü bir şey olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Özellikle bunun benim seçimim olan bir şey olmadığını düşünürsek durum gerçekten çok komik.”[2] 

    Kurtulmayı bekleyen insanlar

    Satrapi samimi bir şekilde televizyonlarda gösterilenin kendi yaşadıklarıyla uyuşmadığını söyleyerek, genel bir ‘İranlı kadın’ tanımından kaçınıyor. Hikâyelerin nasıl bağlamlarından çıkartılıp kullanılabileceğini çok iyi bilen yazar, aynı söyleşide çizgi romanın diğer formlara göre avantajlarından bahsediyor: “Çizgi romanda tek ihtiyacınız olan kendiniz ve editörünüz.” Böylelikle başkaları karışmadan, bir aracı olmadan paylaşabiliyor anılarını bizimle Satrapi. Ancak hikâyesinin tamamını kendi sözleri ve gözlemleriyle anlatabilirse hikâyesini gerçek manada anlatabilmiş olacağını söylüyor bir başka deyişle.

    Haberlerde görmeye alıştığımız kızgın ve mutsuz, kurtulmayı bekleyen insanlardan ziyade yemek ve içmekten hoşlanan, aşık olup sanat yapan insanların hayatlarından sahneler sunuyor okuyucuya. Bu sahneler belli ki sürekli gördüğü olumsuz resimler sonucu Satrapi için daha da kutsal bir mana kazanmış. Öyle ki, beyaz ekrana aktarılan ikinci kitabı Erikli Piliç tamamen bu atmosferi yansıtma ihtiyacıyla başka bir amcasının -hesapta kahverengi kadınları ezmekle meşgul olması gereken kahverengi bir erkeğin- kırılan tarının sesini başka müzik aletlerinde arama hikâyesini anlatıyor. Yazar bir bakıma bu hikâyeleri ‘kurtararak’ çocukluğunun İran’ının resmini çiziyor.

    ‘Kapalı kutu’ ülke

    Satrapi’yi en rahatsız eden boşluk da Avrupa ve Amerika’da rağbet gören Kızım Olmadan Asla ve Tahran’da Lolita Okumak gibi ‘kurtuluş’ metinlerinde İran’daki erkek ve kadınların özgürlük mücadelelerine, baş kahramanı daha yalnız, daha ‘kahramanca’ gösterme adına pek yer verilmemesi. Satrapi’nin çizimleri ve kendisi de dahil karakterleri ele alış tarzı zaten böyle bir ‘kahramanlık’ hikâyesine izin vermiyor.

    Ailesini çok sevdiği aşikâr olan Satrapi, onlara da üst sınıf kendini beğenmişliklerinden dolayı eleştiriler getiriyor. Kitap ‘İranlı kadının kurtuluşuna zemin hazırlamak’tan çok, İranlıların kendi içlerinde yaşadıkları tezatları ve birliktelikleri öne çıkarıyor. Böylelikle, Avrupa ve Amerika orduları tarafından henüz ‘açılamamış’ olmasından dolayı, çok hareketli bir sanat dünyasına sahip olmasına rağmen ‘kapalı kutu’ ülke olarak pazarlanan İran’dan gelen bu otobiyografi bir Avrupa dilinde yazılmış olmasının getirdiği aşinalığı, içinden beyaz erkekler tarafından kurtulmayı bekleyen kadınlar çıkmamasıyla altüst ediyor. İran’dan ve diğer Müslüman ülkelerden, bu ülkelerin sosyal yapısına dikkat çekerken dışarıdan yardım talep etmeyen hikâyeler de çıkabileceğini gösterip yeni bir yol çiziyor.


    [1] Manifestonun tam metni için: http://www.zmag.org/content/showarticle.cfm?itemid=12010
    [2] Yayıncısının internetsitesinde bulunan bir röportajdan alıntılanmıştır http://www.randomhouse.com/pantheon/graphicnovels/satrapi2.html

     

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Related Posts

    Kürtaj

    Türkiye’de Kadınlar

    Gücün Kopyalarına Karşı Kadınlar

    Comments are closed.

    Ara…
    İnternetten Satın Al!
    • N11
    • KitapYurdu
    • Idefix
    • D&R
    • GittiGidiyor
    • Pandora
    • Kabalcı
    • Sözcü Kitabevi
    • İlkNokta
    • Eganba
    • KitapCadde
    • PuntoKitap
    • Simurg
    • Nobel Kitap
    • Sol dergi ve gazete arşivi - SolYayin.com
    Eski Sayılar
    AltÜst Dergisi Eski Sayılar
    Etiketler
    Altüst altüst dergisi içerik altüst içindekiler Anayasa Arap devrimleri Araplar Ayrımcılık Azınlıklar Barış Cinsiyetçilik Demokrasi Devlet Devrimler Din Edebiyat Ekonomi Ekonomik kriz Emperyalizm Ergenekon Ermeni sorunu Ermeni Soykırımı Irkçılık Kadın hareketi Kapitalizm Kemalizm Kitap Kriz Kültür ve sanat Kürt hareketi Lenin Marksizm Meltem Oral Milliyetçilik Modernite Roni Margulies Savaş Sosyalizm tartışmaları Soykırım Suriye Devrimi Tarih Toplumsal sorunlar TÜRKİYE SİYASETİNDEN SAHNELER Özgürlük mücadelesi İktidar İslam
    © 2025 - Altüst
    • Künye
    • İletişim

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.

    Tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en alakalı deneyimi sunmak için web sitemizde çerezler kullanıyoruz. "Kabul Et" seçeneğine tıklayarak, TÜM çerezlerin kullanımına izin vermiş olursunuz.
    AyarlarKABUL ET
    Manage consent

    Privacy Overview

    This website uses cookies to improve your experience while you navigate through the website. Out of these, the cookies that are categorized as necessary are stored on your browser as they are essential for the working of basic functionalities of the website. We also use third-party cookies that help us analyze and understand how you use this website. These cookies will be stored in your browser only with your consent. You also have the option to opt-out of these cookies. But opting out of some of these cookies may affect your browsing experience.
    Necessary
    Always Enabled
    Necessary cookies are absolutely essential for the website to function properly. This category only includes cookies that ensures basic functionalities and security features of the website. These cookies do not store any personal information.
    Non-necessary
    Any cookies that may not be particularly necessary for the website to function and is used specifically to collect user personal data via analytics, ads, other embedded contents are termed as non-necessary cookies. It is mandatory to procure user consent prior to running these cookies on your website.
    SAVE & ACCEPT