Facebook Twitter Instagram
    Trending
    • Ulusalcılar kimlerdir ve “Yetmez ama evet”çilere karşı nasıl mücadele ederler?
    • #HEPİMİZGÖÇMENİZ Twitter’da
    • Bizans’ın Son Günleri
    • Haçlıların Bizans’a Çektirdikleri
    • Sebastiao Salgado: “Gözler çok şey anlatır”
    • Beyazlar Cazı Öldürmeye Çalıştı Müzik Kazandı
    • Käthe Kollwitz Kadınlar, anneler ve mücadele
    • Susamam
    Twitter Facebook
    Altüst Dergisi
    • Ana Sayfa
    • Satış Noktaları
      • İstanbul Satış Noktaları
      • Ankara Satış Noktaları
      • İzmir Satış Noktaları
      • Diğer İllerdeki Satış Noktaları
    • Abonelik
    • Yazı ve Danışma Kurulu
    • İletişim
    Altüst Dergisi
    Buradasınız:»Irkçılık ve Ayrımcılık»Heykel’de inecek var: İZMİR ATATÜRK HEYKELİ – Tal’ât Ulusoy
    Irkçılık ve Ayrımcılık

    Heykel’de inecek var: İZMİR ATATÜRK HEYKELİ – Tal’ât Ulusoy

    03 Ocak 2014Updated:11 Mayıs 20155 Mins Read
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Heykel’de inecek var

    İZMİR ATATÜRK HEYKELİ

    Tal’ât Ulusoy

    Anıtkabir tarih boyunca ziyaret edilecek bir tür türbedir. Türbeler 1925’te kapatılmıştır, evet, ama 1950’de örneğin Barbaros, Fatih, Yavuz, II. Mahmut, Mimar Sinan türbeleri gibi bazı türbeler bir kanun değişikliğiyle açılır. Rahmetli padişahlarımız  Ulu Önder’e dua etsin! Yoksa yattıkları yer “yer ile yeksan” olacaktı. Bu minnettarlık nedeniyledir ki, Ulu Önder’in türbesi bütün padişahların ve diğer ‘Türk büyükleri’nin türbelerinin toplamından birkaç kat büyüktür.

    Saltanat düzeni ile Cumhuriyet düzeni arasındaki ilişki sadece türbe konusuyla sınırlı değildir. Türkiye Cumhuriyeti ile Osmanlı saltanatı kıyaslaması  için heykel de pek verimli ve öğretici bir alandır. Çok partili, çok dinli, çok dilli saltanat düzeninde padişah heykeli yoktur. Varsa da ben bilmiyorum. Ama tek partili, tek dinli, tek dilli, ‘Tek Adam’lı Cumhuriyet saltanatı her şeyden önce bir heykel devrimidir! Her ne kadar Atatürk devrimleri arasında sayılması unutulmuş olsa da…

    Her eve lazım

    “Allah ne yerdedir, ne göktedir, mekânı münezzehtedir.” Dinî inançtaki bu metafizik tarif aydınlanma inancına uymaz. Uyumsuzluk, heykeli puta benzetenlerin genellikle dindarlar, puta heykel diyenlerin genellikle laikler arasında bulunmasından da anlaşılır.

    Türkiye’de seksen bir il ve bin kadar ilçede en az bir Atatürk Anıtı vardır. Her il ve ilçede göndere bayrak çekilen anlamlı günlerde, Tek Adam için farz kılınmış törenler heykel önünde eda edilir. Anaokulundan üniversiteye her sınıfta Atatürk büstü, yetmedi resmi, yetmedi Gençliğe Hitabe’si vardır. Her devlet mekânında belki büst, ama mutlaka resim vardır. Yine de anıtların yeri hepsinden ayrıdır.

    Anıt (abide), önemli bir olayın veya büyük bir kişinin gelecek kuşaklarca sonsuza kadar anılması için yapılan, göze çarpacak büyüklükte, sembol niteliğinde yapı olarak tanımlanıyor. Sonsuza kadar yaşayacağına göre sonsuz dayanıklı olması gerekiyor.

    Cumhuriyet heykel sanatının tek model üstünde geliştiği bir dönemdir: At üstünde ve ayakta mareşal üniformalı veya sivil, fraklı, melon şapkası elinde gibi üç-beş değişik kompozisyonda ana figür hep aynıdır. İnsanoğlu atası bellediği Hazreti Adem’i bile, Türklerin atasını işlediği kadar heykel ve hatta resim sanatında işlememiştir. Siz işleyen sanatkârlara değil, işleten vesayet hokkabazlarına dikin derim gözlerinizi!   

    Meclis’te azınlık oylarıyla Cumhuriyet ilan edildikten üç yıl sonra, İslam hurafelerinden kurtulan Türk devletinin  ilk diktirdiği heykel Sarayburnu’ndaki heykeldir (1926). Sivilleri çekmiş, sırtını Topkapı Sarayı’nın yeşiline dönmüş, eli belinde Boğaz seyrindedir figürümüz. Neden ilk anıt buraya dikilmiştir?

    Hıristiyanları denize döktüğü İzmir

    Sanki, aslolan “emperyalizmden kurtuluş” değil, “saltanattan kurtuluş”tur. Takrir-i Sükûn Kanunu’nun kabulünden kısa bir süre sonra yapılan bu heykel, Tek Adam’ın kim olduğunu da gözlere sokmaktadır. Şeyh Sait isyanına, şapka ve tekke devrimlerine halkın gösterdiği tepkilere taş ve tunç ile verilen ‘en güzel cevap’tır heykel.

    İkinci ve üçüncü heykeller 1932 yılında dikilir. Biri karaya çıktığı Samsun’a, diğeri Hıristiyanları denize döktüğü İzmir’e.

     Atatürk Devrimleri’nden hiçbirinde halkın fedakârlığı heykel devriminde olduğu kadar değildir. Tarihçilerin, ekonomi ve muhasebe uzmanlarının Atatürk’ün mal varlığı üstüne olduğu kadar, bu fedakârlık üstüne çalışmaya başlamasında büyük yarar var.

    İzmir’deki heykel yangın yerinin orta aksına, “İngiliz İskelesi” adıyla bilinen yerde denize karşı dikilir. Büyük yangının molozları kaldırılamamıştır ve İzmir hala yanık et kokusu altındadır. Bu yüzden olsa gerek, Heykel’in kaşları biraz çatıktır, belki de düşüncelidir, büyük ihtimalle hüzünlüdür. Ne Sarayburnu’nda, ne de Samsun’da hissedilir bu hüzün. İzmir Yangını’nda çok insan ölmüştür, günahsız çocuk ve kadın Hıristiyan millet dökülmüştür emperyalist ülke gemilerinin demirli olduğu körfeze. Şeytan sorar: Emperyalizme karşı değil miydi bu “kurtuluş savaşı”?

    Ayran var mı içmeye?

    İzmir için heykel şarttır! Serbest Fırka ‘felaketi’ heykeli zorunlu kılmıştır. On yıldır Ankara’dan korkmamış olan İzmir belki heykelle korkutulabilir. Emir Vali’den gelir, gayret ve külfet Belediye’dendir, yani İzmir halkından.

    Heykel, yapımı gecikir korkusuyla yarışmaya açılmaz, İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica’ya sipariş edilir. 27 Temmuz 1932’de heykelin açılışı yapılır. Atatürk’ün heykelden haberi yoktur! Böyle yayılır kulaktan kulağa… İyi de ne mihnetle açılır o heykel?

    “Geçen gün yağan yağmur yaz yağmuru olduğu halde yine bir çok lağımlarımızı patlatmıştır, her sene zararımız artmaktadır. Buna rağmen önümüzdeki sene için bütçemize bir şey koymak imkanını bulamadık… bütçede görüleceği gibi lağım için ancak altı bin lira kadar bir para koyamadık… İlk tedbir olarak 70 bin lira lazımdır…” sözleri Belediye Başkanı Dr. Behçet Uz’a aittir.

    Şehir Meclisi üyesi doktor Mithat bey: “Bu gidişle yağmur yağdığında şehir içinde karşıdan karşıya geçmek ancak sandal ile kabil olacak… Bugün memleket ihtiyaç içindedir… Eğer şu İzmir şehrinin bir tarihçesi yapılsa ve onu zaten hakkımızda pek de uygun bulunmayacak olan gelecek kuşaklar okusa (filan vakitte bir meclis varmış, bunun elinde parası da varmış, o sıralarda şehrin hali de harapmış, ufak bir yağmur şehri perişan edermiş…) derse her halde hakkımızda iyi yargıya varmayacak… Kış kıyamet gününde sokaklarda çoluk çocuk sular içinde… tramvay yok işleyemez… Halkı kurtarmak lazımdır.” Mithat Bey’in dediğine göre ilk elden bir yetmiş beş bin lira gerekmektedir kanalizasyon işlerine.

    Gazi Heykeli’nin geçici kabulü için Roma’ya gönderilen üç kişinin 1900 liralık yollukları “Heykel” faslından ödenmiştir. Belediye’nin dördüncü oturumda bu “hata” düzeltilir ve yolluklar memur ve müstahdemin elbise bedelleri faslından ödenir. Ayrıca halı tüccarı Ermeni Takfor Efendi’den “kalan” arsada Gazi Konağı’nın tefrişi için altıncı oturumda 1500 liracık daha ayrılır.

    Peki, gereken para nereden bulunacaktır? Yeni vergiler salmaktan başka çare bulunmaz. Keçiboynuzundan, süs ve av köpeklerinden de vergi alınır. Yetmez. Bütün harcamalarda kısıntıya gidilir, çocuk yuvası ve itfaiye bütçesi bile kısılır! Güç bela para yetiştirilir.

    Belediye bütçesi gelir faslı dokuz yüz kırk dört bin üç yüz kırk beş liradır. Heykel ve meydan düzenlenmesinin yuttuğu para bütçenin dörtte biridir (iki yüz kırk bin lira). Belediye, Atatürk’ün hissedar olduğu İş Bankası’ndan borç almıştır, taksitini bile ödeyecek hali kalmamıştır.

    İş Bankası’na borcun faizi katlansa da, yokluk içinde yüzen İzmir büyük fedakârlığa katlansa da, Cumhuriyet’in ve İş Bankası’nın kurucusu ve en büyük hissedarı Ulu Önder’in heykeli tamamlanır. İzmir’in namusu kurtulmuştur.

    İl Duce

    27 Temmuz 1932 Çarşamba günü saat 18.00’de Heykel resmî törenle açılır. Törene Başbakan İsmet İnönü, Dışişleri Bakanı, Belediye Başkanı, basın mensupları, bakanlar, milletvekilleri, paşalar, askerî ve mülkî erkan, adliye, konsolosluklar, okullar, parti teşkilatları, derneklerin temsilcileri, öğretmenler, çevre şehir ve kasabalardan gelen heyetler katılmıştır. Başbakan İsmet Paşa bir konuşma yapar ve heykeli açar. Basın bu “devrimci” adımı coşkuyla ve çarşaf çarşaf duyurur.

    Ulu Önder Atatürk’ün, belki de vefatına kadar Heykel’den haberi yok gibidir. Öyle dolaşır kulaktan kulağa!

    Atatürk’ün vefat ettiği yıl, heykeltıraş Canonica nihayet Roma’da “Duçe”nin, yani “Önder” Mussolini’nin heykelini bitirir.

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Related Posts

    #HEPİMİZGÖÇMENİZ Twitter’da

    Beyazlar Cazı Öldürmeye Çalıştı Müzik Kazandı

    Anlatılan Senin Hikâyendir!

    Comments are closed.

    Ara…
    İnternetten Satın Al!
    • N11
    • KitapYurdu
    • Idefix
    • D&R
    • GittiGidiyor
    • Pandora
    • Kabalcı
    • Sözcü Kitabevi
    • İlkNokta
    • Eganba
    • KitapCadde
    • PuntoKitap
    • Simurg
    • Nobel Kitap
    • Sol dergi ve gazete arşivi - SolYayin.com
    Eski Sayılar
    AltÜst Dergisi Eski Sayılar
    Etiketler
    Altüst altüst dergisi içerik altüst içindekiler Anayasa Arap devrimleri Araplar Ayrımcılık Azınlıklar Barış Cinsiyetçilik Demokrasi Devlet Devrimler Din Edebiyat Ekonomi Ekonomik kriz Emperyalizm Ergenekon Ermeni sorunu Ermeni Soykırımı Irkçılık Kadın hareketi Kapitalizm Kemalizm Kitap Kriz Kültür ve sanat Kürt hareketi Lenin Marksizm Meltem Oral Milliyetçilik Modernite Roni Margulies Savaş Sosyalizm tartışmaları Soykırım Suriye Devrimi Tarih Toplumsal sorunlar TÜRKİYE SİYASETİNDEN SAHNELER Özgürlük mücadelesi İktidar İslam
    © 2025 - Altüst
    • Künye
    • İletişim

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.

    Tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en alakalı deneyimi sunmak için web sitemizde çerezler kullanıyoruz. "Kabul Et" seçeneğine tıklayarak, TÜM çerezlerin kullanımına izin vermiş olursunuz.
    AyarlarKABUL ET
    Manage consent

    Privacy Overview

    This website uses cookies to improve your experience while you navigate through the website. Out of these, the cookies that are categorized as necessary are stored on your browser as they are essential for the working of basic functionalities of the website. We also use third-party cookies that help us analyze and understand how you use this website. These cookies will be stored in your browser only with your consent. You also have the option to opt-out of these cookies. But opting out of some of these cookies may affect your browsing experience.
    Necessary
    Always Enabled
    Necessary cookies are absolutely essential for the website to function properly. This category only includes cookies that ensures basic functionalities and security features of the website. These cookies do not store any personal information.
    Non-necessary
    Any cookies that may not be particularly necessary for the website to function and is used specifically to collect user personal data via analytics, ads, other embedded contents are termed as non-necessary cookies. It is mandatory to procure user consent prior to running these cookies on your website.
    SAVE & ACCEPT