Facebook Twitter Instagram
    Trending
    • Ulusalcılar kimlerdir ve “Yetmez ama evet”çilere karşı nasıl mücadele ederler?
    • #HEPİMİZGÖÇMENİZ Twitter’da
    • Bizans’ın Son Günleri
    • Haçlıların Bizans’a Çektirdikleri
    • Sebastiao Salgado: “Gözler çok şey anlatır”
    • Beyazlar Cazı Öldürmeye Çalıştı Müzik Kazandı
    • Käthe Kollwitz Kadınlar, anneler ve mücadele
    • Susamam
    Twitter Facebook
    Altüst Dergisi
    • Ana Sayfa
    • Satış Noktaları
      • İstanbul Satış Noktaları
      • Ankara Satış Noktaları
      • İzmir Satış Noktaları
      • Diğer İllerdeki Satış Noktaları
    • Abonelik
    • Yazı ve Danışma Kurulu
    • İletişim
    Altüst Dergisi
    Buradasınız:»Sayı 28»Hain Kimdir Acep?
    Sayı 28

    Hain Kimdir Acep?

    12 Mart 2019Updated:12 Mart 20194 Mins Read
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Roni Margulies

    Türk anti-komünizmi İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda geniş, yaygın ve çok ilginç bir literatür üretmiştir. Özellikle 1950’ler ve 1960’larda yüzlerce, binlerce kitap, dergi, broşür ve kitapçık yayınlanmıştır. İletişim Yayınları’nın Türk Sağı – Mitler, Fetişler, Düşman İmgeleri adlı kitabında, “Nefretin ve Korkunun Rengi: Kızıl” başlıklı yazısında Sinan Yıldırmaz şöyle yazar: “Türkiye’de anti-komünist kavramsallaştırma ve örgütlenme biçimlerinin oluşmaya başladığı 1950’li yıllar… yani kabaca İkinci Dünya Savaşı sonrası dönem, anti-komünizmin bir toplumsal kontrol mekanizması olarak oluşturulduğu bir ana denk düşmektedir. Uluslararası alanda da benzer bir gelişmenin yaşandığı göz önüne alındığında, anti-komünizm toplumsal alanın her aşamasını belirleyecek bir söylemsel yaygınlığa da bu dönemde kavuşacaktır. Bu çerçevede ‘komünizm’ ya da ‘komünistler’ hem devlet katında hem de popüler yayın organlarında nefret edilmesi ve korkulması gereken unsurlar olarak tanımlanacaktır.” (s. 47-48).

    Gerçekten de 1950’lerin başından itibaren, tüm “hür dünya” çapında Amerika’nın yürüttüğü soğuk savaş ve anti-komünist faaliyetlere paralel (ve bu faaliyetlerle doğrudan ilişkili) olarak Türkiye’de de yaygın bir anti-komünist mücadele yürütülür.

    Bu mücadelenin İtalya, Fransa, Yunanistan gibi ülkelerde yürütülmesinin nedenlerini anlamak zor değildir. Bu ülkelerde İkinci Dünya Savaşı yıllarında kitlesel ve silahlı direniş ve partizan hareketleri yükselmiş, bu hareketlerin içinde (ve başında) komünist partiler müthiş bir prestij ve taraftar kitlesi kazanmıştır. Bu durumda hem yerel egemen sınıfların hem Amerika’nın komünizmi bir tehlike olarak görmesi, buna karşı ideolojik ve pratik önlemler alması doğal.

    Türkiye’de ise, savaş yıllarında ve sonrasında Komünist Partisi yok denecek kadar küçüktür, etkisizdir. Liderliği hemen hemen tüm yaşamı boyunca yurtdışındadır ve bu liderliğin ülke içindeki bağlantıları, ta 1970’lere kadar, yine yok denecek kadar azdır.

    Avrupa’da savaşın ardından işçi sınıfında ciddi bir radikalleşme yaşanmış, hemen her yerde savaş sonrasının ilk seçimlerinde sosyal demokrat, sol ve komünist partilerin oyları o güne dek görülmemiş düzeylere ulaşmıştır. İtalya’da, örneğin, Komünist Parti 1944 ile 1947 arasında kurulan hükümetlerde yer almış ve 1970’lere kadar ülkenin ikinci büyük partisi olmuştur.

    Türkiye’de ise, 1960’lı yıllara kadar önemli bir işçi sınıfı hareketliliği yaşanmamış, hatta o yıllarda radikalleşen öğrenci hareketi içinde “Türkiye’de işçi sınıfı var mı?” sorusu tartışma konusu bile olmuştur.

    Komünizmle Mücadele Derneği

    Durum böyleyken, memlekette mücadele edilmeyi gerektiren bir komünist bulmak zorken, daha 1948’de Komünizmle Mücadele Derneği kurma girişimleri başlamış, Zonguldak’ta kuruluş başvurusu yapılmış, 1956’da İstanbul’da ilk şubesi açılmış, 27 Mayıs darbesiyle birlikte durdurulan çalışmalar 1963’te tekrar başlamıştır. Derneğin 1965’te 27 olan şube sayısı kısa sürede 110’a çıkmış ve bu arada Erzurum şubesinin kurucuları arasında adı bilinmeyen bir imam, Fethullah Gülen, yer almıştır.

    Komünizmle Mücadele Derneği’nin memleketin her tarafına yayılarak şubeler açabilmesi ilginçtir. Örneğin Erzurum’da, tek bir komünistin bulunmadığı 1950’lerin taşrasında, Antalya’da, Kars’ta, Trabzon’da, böyle bir dernek kurmak bir imamın aklına nereden gelir, neden gelir?

    Üstelik, mücadele sadece Dernek tarafından yürütülmemektedir. Şaşırtıcı, çarpıcı bir anti-komünist yayın zenginliği vardır memlekette. Üç beş tanesini bu sayfalarda görebildiğiniz bu yayınların ortak bir yönü vardır: “İfşa edilen”, hedef gösterilen, tehlike olarak anlatılan, Türkiye’yi, Türklüğü, Müslümanlığı devirmenin, yok etmenin eşiğinde olan düşmanlar gerçekte Türkiye’de mevcut bile değildir!

    Tüm bu yayınların ikinci bir ortak özelliği, komünizmin tek “tehlike” olmaması; bu tehlikenin genellikle daha geniş, daha korkunç, kâbus gibi bir tehlikeler yumağına, bir felaket paketine dahil olarak sunulmasıdır.

    Yılanlıoğlu İsmail Hakkı’nın Üç Büyük Tehlike broşürü bunun güzel bir örneğidir. “Bütün bu kötülüklerin nereden ileri geldiğini, milli ve dini duygularımızın kimler tarafından dejenere edildiğini, bugün hepimizin şikayetçi olduğumuz ahlak buhranının sebepleri, siyasi çekişmelerin menşe ve maksadını, milliyetçi ve mukaddesatçılara karşı düşman olanların iç yüzünü bu kitapta anlatmaya çalıştım” diyen Yılanlıoğlu’nun dikkat çektiği üç tehlike, broşürdeki sırasıyla, Siyonizm, komünizm ve masonluk’tur. Oysa, hemen hemen kesindir ki, ne Yılanlıoğlu, ne kalem ve dava arkadaşları, ne de okuyucuları hayatlarında ne bir Siyonist, ne bir komünist, ne de bir mason tanıyordur!

    “Devletin bekası” için

    Öğrenci hareketinin yükselmesi, dünyadaki 1968 hareketinin Türkiye’de de hissedilmeye başlanması, DİSK’in ve Türkiye İşçi Partisi’nin kurulması ile beraber, 1960’ların ikinci yarısından itibaren anti-komünizm ilk kez karşısında gerçek bir düşman bulmaya başlamış, iyice yaygınlaşmıştır. Önceki dönemin anti-komünist yazarlarının birkaç tanesi Süleyman Demirel’in Adalet Partisi’nden milletvekili olurken, geri kalanlarının hemen hepsi Alpaslan Türkeş’in çeşitli siyasî oluşumlarında kümelenmiştir. Böylelikle anti-komünizm bir yayın faaliyeti olmaktan çıkıp aktif, silahlı bir hâle gelmiş, “devletin bekası” için mücadele eden kadrolar yetiştirmiştir.

    Peki, 1945-65 yılları arasında, ne komünist ne de komünizm tehlikesi varken, anti-komünizm nasıl oldu da ortaya çıktı, nasıl oldu da bu kadar yaygınlaştı? Çok açık ki, birincisi, Amerika’nın yardımıyla. Türkiye’de ilk ciddi işçi sendikaları konfederasyonunun, Türk-İş’in, yaratılmasında danışmanlık eden Amerikalı uzmanların anti-komünist bir hareket yaratmakla ilgilenmemiş olacaklarını düşünmek zor olsa gerek. İkincisi, devletin yardımıyla.

    Her iki durumda da “yardımıyla” diyorum, ama gerçekte meselenin sadece “yardım” olmadığı tahmin edilebilir. Başta Komünizmle Mücadele Derneği olmak üzere, pek çok anti-komünist derneğin, derginin, yayınevinin bizzat devlet tarafından kurulduğundan, kurdurtulduğundan kuşkumuz olmaması gerekir.

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Related Posts

    Bizans’ın Son Günleri

    Haçlıların Bizans’a Çektirdikleri

    Beyazlar Cazı Öldürmeye Çalıştı Müzik Kazandı

    Comments are closed.

    Ara…
    İnternetten Satın Al!
    • N11
    • KitapYurdu
    • Idefix
    • D&R
    • GittiGidiyor
    • Pandora
    • Kabalcı
    • Sözcü Kitabevi
    • İlkNokta
    • Eganba
    • KitapCadde
    • PuntoKitap
    • Simurg
    • Nobel Kitap
    • Sol dergi ve gazete arşivi - SolYayin.com
    Eski Sayılar
    AltÜst Dergisi Eski Sayılar
    Etiketler
    Altüst altüst dergisi içerik altüst içindekiler Anayasa Arap devrimleri Araplar Ayrımcılık Azınlıklar Barış Cinsiyetçilik Demokrasi Devlet Devrimler Din Edebiyat Ekonomi Ekonomik kriz Emperyalizm Ergenekon Ermeni sorunu Ermeni Soykırımı Irkçılık Kadın hareketi Kapitalizm Kemalizm Kitap Kriz Kültür ve sanat Kürt hareketi Lenin Marksizm Meltem Oral Milliyetçilik Modernite Roni Margulies Savaş Sosyalizm tartışmaları Soykırım Suriye Devrimi Tarih Toplumsal sorunlar TÜRKİYE SİYASETİNDEN SAHNELER Özgürlük mücadelesi İktidar İslam
    © 2023 - Altüst
    • Künye
    • İletişim

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.

    Tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en alakalı deneyimi sunmak için web sitemizde çerezler kullanıyoruz. "Kabul Et" seçeneğine tıklayarak, TÜM çerezlerin kullanımına izin vermiş olursunuz.
    AyarlarKABUL ET
    Manage consent

    Privacy Overview

    This website uses cookies to improve your experience while you navigate through the website. Out of these, the cookies that are categorized as necessary are stored on your browser as they are essential for the working of basic functionalities of the website. We also use third-party cookies that help us analyze and understand how you use this website. These cookies will be stored in your browser only with your consent. You also have the option to opt-out of these cookies. But opting out of some of these cookies may affect your browsing experience.
    Necessary
    Always Enabled
    Necessary cookies are absolutely essential for the website to function properly. This category only includes cookies that ensures basic functionalities and security features of the website. These cookies do not store any personal information.
    Non-necessary
    Any cookies that may not be particularly necessary for the website to function and is used specifically to collect user personal data via analytics, ads, other embedded contents are termed as non-necessary cookies. It is mandatory to procure user consent prior to running these cookies on your website.
    SAVE & ACCEPT