Facebook Twitter Instagram
    Trending
    • Ulusalcılar kimlerdir ve “Yetmez ama evet”çilere karşı nasıl mücadele ederler?
    • #HEPİMİZGÖÇMENİZ Twitter’da
    • Bizans’ın Son Günleri
    • Haçlıların Bizans’a Çektirdikleri
    • Sebastiao Salgado: “Gözler çok şey anlatır”
    • Beyazlar Cazı Öldürmeye Çalıştı Müzik Kazandı
    • Käthe Kollwitz Kadınlar, anneler ve mücadele
    • Susamam
    Twitter Facebook
    Altüst Dergisi
    • Ana Sayfa
    • Satış Noktaları
      • İstanbul Satış Noktaları
      • Ankara Satış Noktaları
      • İzmir Satış Noktaları
      • Diğer İllerdeki Satış Noktaları
    • Abonelik
    • Yazı ve Danışma Kurulu
    • İletişim
    Altüst Dergisi
    Buradasınız:»Evrim»Devrimci Olalım
    Evrim

    Devrimci Olalım

    02 Mart 2019Updated:02 Mart 20195 Mins Read
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Karel Čapek

    Atalarımız, özellikle de bize manen öncülük etmiş olanlar temel olarak evrimci bir felsefeye bağlıydı. Pek çok nedenden dolayı, dünyadaki her şeyin yavaş yavaş, aşamalı bir evrim aracılığıyla başlayıp değiştiğine inanıyorlardı.

    Mesela onlara göre, tek hücreli bir yaratık milyonlarca yıl içinde gitgide daha yüksek bir düzeye ulaşacak şekilde gelişmiş ve sonunda bir sütçü beygiri olmuştu. Ya da bir amip, çağlar boyunca sürekli değişip kendini geliştirmiş, sonunda büyük bir işadamı ya da üniversitede profesör olmuştu. Aynı süreç birkaç bin yıl içinde bir banka genel müdürünü süpermene de dönüştürebilirdi belki. Bu evrim teorisi henüz yanlışlanmadı ama gitgide daha karmaşık hâle geliyor ve ayrıntıya indikçe bütün bu her şeyin aslında nasıl gerçekleştiğini kafada canlandırmak giderek zorlaşıyor. Her şeye rağmen evrim kavramı düşüncelerimizin ve alışkanlıklarımızın çok derinlerine nüfuz etmiş durumda: Her şeyin evrim geçirip değiştiğini söylüyoruz; bütün bu şeylerin daha da evrimleşmesini beklememiz gerektiğini belirtiyoruz; bu dönüşüm ve evrimin gelecekte dertlerimize derman olacağını iddia ediyoruz ve saire. “Evrim”, “dönüşüm” kelimeleri, “takdiri ilahî”, “mukadderat”  gibi gizemli kelimelerle aynı konuma geldi artık. Buna karşılık “ayaklanma” ve “devrim” doğal olmayan, yıkıcı veya şiddet içeren, doğal düzende yeri olmayan ve sağduyuyla çelişen bir şeyleri akla getiriyor.

    Tamam, ama müsaade ederseniz, gerçek hayatta evrim kelimesi çok uzun zaman sürelerini ima ediyor ve sonuçta tembellik, ertelemecilik anlamına geliyor. Bir adamın çocuktan, bir amirin memurdan evrilip gelişmesi gerektiği doğru olabilir; ama böyle olmasının nedeni bu süreçlerin çok uzun sürmesi yüzündendir. Bir adam sabah yatağından kalktığında onun uyku hâlinden uyanıklık hâline evrildiğini söylemeyiz: Ani bir değişim söz konusudur; hatta uyandırılması zor biriyseniz şiddet içeren bir süreçten bile söz edilebilir. Aç bir adam yavaş yavaş ilerleyen evrimsel bir süreçle tok biri haline gelmez; devrimci bir eylemle çabucak midesini doldurur. Birine abayı yakıp aşık olan genç adam mükemmellikten uzak biriyken mükemmel bir budalaya yavaşça dönüşmez; bütün benliğini tutkuyla sarsan ani bir devrimle bu hale gelir. Çoğu zaman aşk evrimle başka bir şeye dönüşmez; bitiverir birden bire. En barışsever bir insan barış çubuğunu yaktığında aslında ateşle oynamaktadır. Düşünceler de genellikle ağır ağır oluşmaz; pire gibi sıçrayıp üşüşürler zihninize. Gün doğumundan geceye kadar, düzgün bir evrimden çok bir dizi küçük devrim demektir hayat.

    Modern fiziğin bize ettikleri daha da beterdir. Görünüşe göre maddenin bütün etkinliği bir dizi küçük devrimden ibarettir. Elektronlar birdenbire deli gibi bir başka yörüngeye sıçrayıp durur. Anlaşılan, bütün maddî süreçler atom topluluklarındaki içsel devrimlerin sonucudur. Olan biten her şey,  bir durumdan bir başkasına biteviye sıçrayışlar ve geri sıçrayışlar biçimindedir. Maddede ne pürüzsüz bir devamlılık, ne de yumuşak bir dönüşüm bulunur; sadece sıçrayışlar vardır: Bayağı ürkütücü bir manzara bu. Kalemimden kağıda dökülen mürekkep karanlığın bağrında bir dizi şiddetli ve ani olayın sonucunda kuruyor. Bir harfin kuruması için yüz bin atomun kendi devrimini yapması gerekiyor. Mürekkebe bakarsak, o yavaşça kuruyup kararıyor. Onun açısından bir evrimin söz konusu olduğunu söylesek, yeridir.

    Tam da bu noktada tabiata dair tuhaf ve derin bir şeyi farkederiz. Elektronlar hoplayıp sıçrayabilir, ama bir mürekkep hokkası masada hoplamadan durur. Atom müthiş devrimcidir ama kütle esas olarak sükuneti sever. Bireysel olarak her atom şiddetli bir dönüşüm yaşar ama madde yavaşça değişir. İnsanın bir günlük hayatı bir devrimler dizisinden oluşur; bir yıllık hayat ise evrimin küçücük bir parçasıdır. Eğer dünyayı değiştirmemiz gerekiyorsa en azından atomlar gibi devrimci olalım. Her birimiz kendi başımıza, kendi adımıza ileriye doğru bir adım atalım. Dünya, madde gibi geniş ve sakindir; bizimle beraber bir adım ileri atmayacaktır. Halkın bir bütün olarak evrilip gelişmesi için milyonlarca bireyin kendi içinde devrim yapmasına ihtiyacımız var. Her bireyin en iyi yaptığı şeyi yapmasına ihtiyacımız var; ancak bundan sonra insanlık, o sonsuz lakayıtlığı içinde, bir parçacık ilerleyebilir. Dünyanın doğal düzeni bir değil, milyonlarca devrim yapmamızı gerektiriyor. Doğanın devrimci düzeni kıssasından çıkarabileceğimiz tek hisse budur.

    İlk olarak “Bud’me revolucní” başlığıyla 1925 yılında yayınlandı. C. F. Townsend’in İngilizce tercümesinden Türkçeye çeviren: Cemal Yardımcı.


    Yüz yıl önce insanları devrimci olmaya çağıran Karel Čapek bildiğimiz anlamda bir devrimci hiç olmadı. Gazeteciydi, siyasî çevrelerin içindeydi, Çekoslovakya’nın ilk devlet başkanı Masaryk’in yakın dostuydu ama Čapek’in siyasî görüşlerinden söz açanlar bir dizi sıfat sıralamaktan fazlasını pek yapamıyor: Hümanist, çoğulcu, demokrat vs. Uçlardaki tehlikeli savrulmalara karşı itirazıyla merkezci, ama meselelerin köküne inmekte ısrarıyla radikal.

    Her konuya farklı yönlerden bakmayı seven ve tek bir bakış açısına bağlı kalmayı reddeden Čapek’in siyasî konumunu daha iyi anlamak için neye karşı olduğuna bakmak belki daha doğru olur.  Yazılarından, eserlerinden bu konuda net bir resim çıkarmak mümkün. Čapek milliyetçiliğe, totalitarizme, bencil tüketimciliğe karşıdır. Eserlerine rengini veren bu itirazlar bugünden geriye baktığımızda çok ilginç olmayabilir. Yirminci yüzyıl kapitalizminin illetleridir bunlar. Ama şaşırtıcı olan, Čapek’in bunları yüzyılın ilk çeyreğinde, faşizmi, nazizmi, İkinci Dünya savaşını, Stalin Rusya’sını,  Amerika ve Avrupa’da tüketim toplumunun yükselişini görmeden çağın hastalıkları olarak sezmesidir.

    Toplumların devrimcilerin istediği hızla dönüşemeyeceğini, toplumsal değişimin ağır aksak, geliş gidişleri olan bir süreç olduğunu düşünen Čapek yine de insanları devrimci olmaya çağırıyor. Bu çağrısını milyonlarca insanın devrimin an meselesi olduğuna inandığı bir dönemde, bu devrimci hareketlenmeyi dudak bükerek izleyen entelektüellere yönelik olarak yapıyor. Bugün durum farklı. Devrimi güncel bir siyasî mesele olarak kavrayan milyonlar yok ortalıkta. Bugünün dünyasına radikal eleştiriler getirenler de dahil olmak üzere,  entelektüeller  arasında büyük çoğunluk, belki 20. yüzyıl deneyiminin etkisiyle, devrim fikrine kuşkuyla yaklaşıyor. Bu farklı duruma rağmen Čapek’in, bu ılımlı demokratın devrimcilik çağrısı, yeni bir vurguyla  bugün hâlâ geçerliliğini koruyor: Bardağı taşıracak sonuncu damla olmasak da bir damla olalım. Duvarı yıkamayacak olsak da bir çentik de biz atalım. Devrimci olalım!

    Cemal Yardımcı

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Related Posts

    Ulusalcılar kimlerdir ve “Yetmez ama evet”çilere karşı nasıl mücadele ederler?

    Sayı 27: İçindekiler

    Bakaya

    Comments are closed.

    Ara…
    İnternetten Satın Al!
    • N11
    • KitapYurdu
    • Idefix
    • D&R
    • GittiGidiyor
    • Pandora
    • Kabalcı
    • Sözcü Kitabevi
    • İlkNokta
    • Eganba
    • KitapCadde
    • PuntoKitap
    • Simurg
    • Nobel Kitap
    • Sol dergi ve gazete arşivi - SolYayin.com
    Eski Sayılar
    AltÜst Dergisi Eski Sayılar
    Etiketler
    Altüst altüst dergisi içerik altüst içindekiler Anayasa Arap devrimleri Araplar Ayrımcılık Azınlıklar Barış Cinsiyetçilik Demokrasi Devlet Devrimler Din Edebiyat Ekonomi Ekonomik kriz Emperyalizm Ergenekon Ermeni sorunu Ermeni Soykırımı Irkçılık Kadın hareketi Kapitalizm Kemalizm Kitap Kriz Kültür ve sanat Kürt hareketi Lenin Marksizm Meltem Oral Milliyetçilik Modernite Roni Margulies Savaş Sosyalizm tartışmaları Soykırım Suriye Devrimi Tarih Toplumsal sorunlar TÜRKİYE SİYASETİNDEN SAHNELER Özgürlük mücadelesi İktidar İslam
    © 2025 - Altüst
    • Künye
    • İletişim

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.

    Tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en alakalı deneyimi sunmak için web sitemizde çerezler kullanıyoruz. "Kabul Et" seçeneğine tıklayarak, TÜM çerezlerin kullanımına izin vermiş olursunuz.
    AyarlarKABUL ET
    Manage consent

    Privacy Overview

    This website uses cookies to improve your experience while you navigate through the website. Out of these, the cookies that are categorized as necessary are stored on your browser as they are essential for the working of basic functionalities of the website. We also use third-party cookies that help us analyze and understand how you use this website. These cookies will be stored in your browser only with your consent. You also have the option to opt-out of these cookies. But opting out of some of these cookies may affect your browsing experience.
    Necessary
    Always Enabled
    Necessary cookies are absolutely essential for the website to function properly. This category only includes cookies that ensures basic functionalities and security features of the website. These cookies do not store any personal information.
    Non-necessary
    Any cookies that may not be particularly necessary for the website to function and is used specifically to collect user personal data via analytics, ads, other embedded contents are termed as non-necessary cookies. It is mandatory to procure user consent prior to running these cookies on your website.
    SAVE & ACCEPT