Facebook Twitter Instagram
    Trending
    • Ulusalcılar kimlerdir ve “Yetmez ama evet”çilere karşı nasıl mücadele ederler?
    • #HEPİMİZGÖÇMENİZ Twitter’da
    • Bizans’ın Son Günleri
    • Haçlıların Bizans’a Çektirdikleri
    • Sebastiao Salgado: “Gözler çok şey anlatır”
    • Beyazlar Cazı Öldürmeye Çalıştı Müzik Kazandı
    • Käthe Kollwitz Kadınlar, anneler ve mücadele
    • Susamam
    Twitter Facebook
    Altüst Dergisi
    • Ana Sayfa
    • Satış Noktaları
      • İstanbul Satış Noktaları
      • Ankara Satış Noktaları
      • İzmir Satış Noktaları
      • Diğer İllerdeki Satış Noktaları
    • Abonelik
    • Yazı ve Danışma Kurulu
    • İletişim
    Altüst Dergisi
    Buradasınız:»Kültür ve Sanat»Erkeğin Sanatı, Kadının Bedeni – Aslıhan Niksarlı
    Kültür ve Sanat

    Erkeğin Sanatı, Kadının Bedeni – Aslıhan Niksarlı

    24 Ekim 2018Updated:24 Ekim 20187 Mins Read
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Marx’ın “yaratıcı eylem, insanın ve doğanın karşılıklı etkileşiminin bir aşaması” olarak tanımladığı sanatı, Tolstoy “İnsanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu, kendinde canlandırdıktan sonra, aynı duyguyu başkalarının da hissedebilmesi için hareket, ses, çizgi, renk veya kelimelerle belirlenen biçimlerle ifade etme ihtiyacından ortaya çıkan” bir kavram olarak tanımlar. Ama sanat, kadın ve erkeğin toplum içindeki deneyimleri ve durumlarından ötürü farklı koşullarda yapılır.

    Bizim burada ele aldığımız konu, kadının sesinin kendi sanatı üzerinden değil, erkeğin ürettiği sanatta kadının etkisi üzerinden olmasıdır.

    Rönesans itibariyle 19. yüzyıla kadar olan süreçte çıplak modelden çalışmak sanatın en yüksek kategorisi olarak nitelendirilirdi. Çıplak modelden çalışmanın resmin özünü oluşturduğuna ve anıtsal yapıtlar üretmekte temel unsur olduğuna inanılırdı. Bu her sanatçının eğitiminde bir zorunluluktu. 16. yüzyıl sonu, 17. yüzyıl başında kurulmaya başlanan sanat akademilerinde eğitim programlarının temelini, genellikle bir erkek çıplak modelden çalışmak oluştururdu.

    Akademilerin yanı sıra, isteyen sanatçılar ve öğrenci grupları modelden çalışmak için özel olarak atölyelerde ve özel akademilerde buluşurdu. Burada sanatçılar erkek modelin dışında kadın modelden de çalışabilirdi. Çünkü kadın modelden çalışmak 1850 yılına, hatta bazı okullarda daha sonrasına kadar yasaklanmıştı. Kadın modelden çalışmanın yasak olmasından daha da ilginç ve inanılmaz olan ise kadın sanatçıların, kadın ya da erkek herhangi bir modelden çalışmasının yasak olmasıydı. Sanat belli kalıpların içine konulamayan insan duygularının dışa vurumu olarak tanımlanırken, sanat eserinin sahibi her türlü kalıbın içine girebiliyordu.

    “Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?”

    Kadın ve erkeğin sanat düzeyinde farklı muamele görmeleri durumu zaman içinde çözülmemekle birlikte, daha farklı bir hâl aldı. Bununla birlikte 20. yüzyılda sanatta feminist eleştiri doğdu. Çoğu dogmanın aksine, feminizm pozitif duygulardan meydana gelir. Sanat ve Cinsiyet kitabında feminizm için “Feminist sanatın esin kaynağı öfke değildir; bu dönem boyunca feminist sanat, yeni bir cemaat duygusundan, yeni bir duyarlılığın anlatımına yönelik bir sanat oluşturma girişimlerinden ve sanatın feminist bilinci geliştirebileceği, hatta yaratabileceği yönündeki iyimser inançtan da esinlenir” denmektedir.

    1960 yılı itibariyle kadınların erkeklerden farklı fakat eşit olması gerektiğini savunan bir düşünce akımı olan feminizm ve “büyük sanatçı” kavramı ile birlikte kadının sanattaki yeri ve başarıları üzerine birçok araştırma ve projelerin yapıldığı, makalenin yazıldığı ve aktif kadın topluluğunun kurulduğu bir dönem başladı. Bu makalelerden en önemlilerinden biri Linda Nochlin’in 1971 yılında yayımlanan “Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?” adlı makalesidir. Bu makale ile birlikte sanat tarihinde feminist bir sorgulama başlar. Nochlin şunu vurgular:

    “Sanat, üstün güçlere donanmış bir bireyin kendinden önceki sanatçılardan ve daha belirsiz, daha yüzeysel biçimde ‘toplumsal koşullar’dan ‘etkilenerek’ ortaya koyduğu özgür ve özerk bir etkinlik değildir… Sanat yapmanın koşulları belli bir toplumsal çerçevede gelişir, bu toplumsal yapının ayrılmaz bir parçasıdır ve ister sanat akademileri, ister himaye sistemleri, ister olumsuz yaratıcı, üstün sanatçı -insan- ya da toplum dışı ilan edilen yalnız yaratıcı efsaneleri olsun, özgür ve tanımlanabilir toplumsal kurumların dolayımından geçer ve belirlenir.”

    Gerilla Kızlar

    Bu feminist hareket ile kurulan gruplardan biri de 1985 yılında New York’taki Museum of Modern Art’ta düzenlenen “An International Survey of Painting and Sculpture” (Resim ve Heykele Uluslararası Bir Bakış) sergisinde 169 sanatçı içinden yalnızca 13’ünün kadın olduğunu fark etmeleriyle birlikte, sanat dünyasındaki toplumsal cinsiyet sorununa ve bu dengesizliğe çözüm aramak için yola çıkan Gerilla Kızlar’dır.

    Gerilla Kızlar, sanat ve siyaset dünyasında cinsiyetçilik ve ayrımcılığa karşı projeler ve protestolar oluşturmak amacıyla kurulmuş, ölmüş kadın sanatçıların isimlerini takma isim olarak kullanan, kişiliklerden öte, olayların kendisine odaklandıklarının simgesi olarak halk içinde goril maskeleriyle dolaşan, asıl kimlikleri belli olmayan bir kadın topluluğudur. Kuruluşlarından bu yana 32 yıl geçmesine rağmen, Gerilla Kızlar performanslarından hiçbir şey kaybetmemiş ve oldukça büyümüşlerdir. Grubun kurucu sanatçılardan olan Lee Krasner, “Şu an kaç kişi olduğumuzu bilmiyoruz, ama her kızın gerilla olarak doğduğundan şüpheleniyoruz” demektedir.

    Gerilla kızlarının propagandalarından biri de, üzerinde “Kadınların müzeye girmesi için illa çıplak mı olmaları gerekir?” yazan afiştir. Bu afişin altında, Metropolitan Müzesi’ndeki sanatçıların yüzde 3’ünden daha azının kadın sanatçı, çıplak modellerin yüzde 83’ünün ise kadın olduğu yazmaktadır. Burada bahsedilen kadının kendi bedeni ya da çıplaklığıyla ürettiği bir sanat eserinin müzelerde ya da sanat galerilerinde yer alması değildir. Erkek sanatçıların hakim olduğu müzeler ve galerilerde kadınların büyük bir yüzdesinin çıplak olarak erkeğin sanat objesi ve arzu imgesi haline gelmiş olmasıdır. Yani kadının ve bedeninin kendi sanatı üzerinden değil, erkeğin ürettiği sanatta kadının etkisi üzerinden olmasıdır. Ancak bir kadının kendi bedenini herhangi bir sanat formunda sergilemesinin mümkün olup olmadığı da sorgulanmaktadır.

    Günümüzde hâlâ bir kadının kendisini çıplak olarak çizmesi ve bunu sergilemesi için ancak “fahişe”, “basit”, “ucube” olması gerekmektedir. Normlara göre de böyle bir kadının sanat üretmesi mümkün değildir. Çünkü çıplaklığını zevk açısından resme döken kadın ahlak açısından suçlu olur. Kadın yaratıcıdır, doğurgandır, anaçtır. Erkek ise avlanır, evine bakar, kuvvetlidir ve korumacıdır. Bu başlangıçtan beri insan hayatında böyle olduğu gibi, sanatta da böyledir. Her dönem kadın sanatçılar kendilerine atfedilen bu özelliklerden ileriye gitmeye çalışmış, ancak “kadın” olmaları dolayısıyla ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, yine ikinci sınıf kategorisinde değerlendirilmişlerdir. Durum böyleyken, bir de kadının çıplak resim çizmesi, kadını ikinci sınıf kategorisinden “aşağılık” kategorisine taşıyacak bir hâl almıştır. Bu yüzden birçok kadının cesareti kırılmış, kendilerini sanat dünyasından soyutlamışlardır.

    “Bordello”

    Bunların yanı sıra ve tüm bunlara tepki olarak, çok cesur işler sergileyen sanatçılar da vardır. Şükran Moral’ın 1997 yılında gerçekleştirdiği, daha sonra İstanbul Modern müzesinde kadın sanatçılardan oluşan Hayal ve Hakikat adlı sergide yer alan “Bordello” (genelev) isimli performansını ele alalım. Şükran Moral, Karaköy Yüksek Kaldırım’da bir geneleve gider ve hayat kadını kılığına girer. Genelevde hayat olduğu gibi devam etmektedir. Herhangi bir güvenlik önlemi alınmaz ve sanatçı bugüne özel bir hazırlık yapmamıştır. Genelevin kapısında, “Modern Sanatlar Müzesi” yazan bir kağıt bulunmaktadır. Sanatçı ise elinde “Satılık” yazan bir kağıt tutmaktadır. Şükran Moral’ı tanımayan izleyicilerin bir sanat eserine baktıklarından haberleri yoktur. Kadın sanat eserindeki estetik obje iken, burada sanat eserinin ta kendisidir. Yani satılan da kadının ta kendisidir.

    Bu ironik video,  yüzyıllardır estetik obje olarak sergilenen kadın imgesini tersyüz eder. İlk bakışta bu video kadınlar açısından aşağılayıcı bir tepki gibi görünüyor olsa da, detaylı incelediğimizde burada Şükran Moral’ın erkeğin gözündeki kadını anlattığına şahit oluyoruz.

    Cesur sanatçı Şükran Moral’ın 2006 yılında açtığı bir sergide Bordello videosu gösterilir. Moral, serginin açılışına videoda giydiği siyah ipek geceliği, siyah topuklu ayakkabıları ve sarı peruğu ile bir hayat kadını imajıyla katılır. Hayat kadınını bu sefer genelevden müzeye taşımıştır. Sanatçı Bordello videosu hakkında şöyle der:

    “Bordello’daki seyirci ‘genelev müşterisi’, müzedeki ise ‘sanat müşterisi’. İkisi de bakıyor. Biri cinsel ihtiyaç ve hemen tüketme isteği duyuyor. Ama aslında müzedeki seyirci de tüketen bir seyirci. Böylece kendilerini eleştirmiş oluyorlar. Sonuçta gerçek eylemi müzeye gelip performansı izleyenler yapmış oluyor.”

    Kadın bedenini estetik, erotik veya pornografik bir obje olarak kullanan erkek sanatçılar, kadın bedenine hakimiyet kurarak hem kendi, hem de kadının bedenine hakimiyet kurduklarına inanmışlardır. Kadının kendi sanatının değil, vücudunun bir obje olarak müzelerde yer alması, kadının yetenekten yoksun olmasından değil erkeğin yüzyıllar boyu kadın üzerinde kurduğu egemenlikten kaynaklanmaktadır.

    Uzun yıllardır sanattaki erkek egemenliğini kırmak için ve kadının sanattaki yerinin arzu nesnesinden ve erkeğin objesinden çok daha öte bir yer edinebilmesi için birçok savaş verilmektedir. Durumu olduğu gibi kabullenmeyip kadınların erkeklerden farklı fakat eşit olduğu sanatta kadının bir arzu nesnesi halinden çıkıp sanatçı kimliğine sahip olması mümkündür. Vivian Gornick’in 1973’te belirttiği gibi:

    “Kadınlar bütünlüğe ulaşmak için… bir hamle yaparak kendi deneyimlerinin merkezlerine ulaşmalı ve hayatlarını değiştirmek istiyorlarsa, bu deneyimi bilinç düzeyine çıkarmalıdır. Kadınlar, daima kim ve ne olduklarını daha net olarak ‘görmeye’, daha kesin olarak hatırlamaya ve tam olarak tanımlamaya çabalamalıdır.”

    KAYNAKÇA

    Vivian Gornick, “Toward a Definition of Female Sensibility”, Essays in Feminism, Harper Collins, 1978 içinde.

    Linda Nochlin, “Why Have There Been No Great Women Artists?”, http://www.miracosta.edu/home/gfloren/nochlin.htm.

    Linda Nochlin, Women, Art and Power and Other Essays, Harper & Row, 1988.

    http://www.toplumdusmani.net/modules/wfsection/article.php?articleid=2076.

    Sanat/Cinsiyet – Sanat Tarihi ve Feminist Eleştiri, Editör: Ahu Antmen, İletişim, 2016.

    http://www.guerrillagirls.com.

    https://stabildiskotopu.tumblr.com/post/2870443989/bordello-%C5%9F%C3%BCkran-moral-1997-y%C4%B1l%C4%B1nda

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Related Posts

    Sebastiao Salgado: “Gözler çok şey anlatır”

    Beyazlar Cazı Öldürmeye Çalıştı Müzik Kazandı

    Käthe Kollwitz Kadınlar, anneler ve mücadele

    Comments are closed.

    Ara…
    İnternetten Satın Al!
    • N11
    • KitapYurdu
    • Idefix
    • D&R
    • GittiGidiyor
    • Pandora
    • Kabalcı
    • Sözcü Kitabevi
    • İlkNokta
    • Eganba
    • KitapCadde
    • PuntoKitap
    • Simurg
    • Nobel Kitap
    • Sol dergi ve gazete arşivi - SolYayin.com
    Eski Sayılar
    AltÜst Dergisi Eski Sayılar
    Etiketler
    Altüst altüst dergisi içerik altüst içindekiler Anayasa Arap devrimleri Araplar Ayrımcılık Azınlıklar Barış Cinsiyetçilik Demokrasi Devlet Devrimler Din Edebiyat Ekonomi Ekonomik kriz Emperyalizm Ergenekon Ermeni sorunu Ermeni Soykırımı Irkçılık Kadın hareketi Kapitalizm Kemalizm Kitap Kriz Kültür ve sanat Kürt hareketi Lenin Marksizm Meltem Oral Milliyetçilik Modernite Roni Margulies Savaş Sosyalizm tartışmaları Soykırım Suriye Devrimi Tarih Toplumsal sorunlar TÜRKİYE SİYASETİNDEN SAHNELER Özgürlük mücadelesi İktidar İslam
    © 2025 - Altüst
    • Künye
    • İletişim

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.

    Tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en alakalı deneyimi sunmak için web sitemizde çerezler kullanıyoruz. "Kabul Et" seçeneğine tıklayarak, TÜM çerezlerin kullanımına izin vermiş olursunuz.
    AyarlarKABUL ET
    Manage consent

    Privacy Overview

    This website uses cookies to improve your experience while you navigate through the website. Out of these, the cookies that are categorized as necessary are stored on your browser as they are essential for the working of basic functionalities of the website. We also use third-party cookies that help us analyze and understand how you use this website. These cookies will be stored in your browser only with your consent. You also have the option to opt-out of these cookies. But opting out of some of these cookies may affect your browsing experience.
    Necessary
    Always Enabled
    Necessary cookies are absolutely essential for the website to function properly. This category only includes cookies that ensures basic functionalities and security features of the website. These cookies do not store any personal information.
    Non-necessary
    Any cookies that may not be particularly necessary for the website to function and is used specifically to collect user personal data via analytics, ads, other embedded contents are termed as non-necessary cookies. It is mandatory to procure user consent prior to running these cookies on your website.
    SAVE & ACCEPT