Facebook Twitter Instagram
    Trending
    • Ulusalcılar kimlerdir ve “Yetmez ama evet”çilere karşı nasıl mücadele ederler?
    • #HEPİMİZGÖÇMENİZ Twitter’da
    • Bizans’ın Son Günleri
    • Haçlıların Bizans’a Çektirdikleri
    • Sebastiao Salgado: “Gözler çok şey anlatır”
    • Beyazlar Cazı Öldürmeye Çalıştı Müzik Kazandı
    • Käthe Kollwitz Kadınlar, anneler ve mücadele
    • Susamam
    Twitter Facebook
    Altüst Dergisi
    • Ana Sayfa
    • Satış Noktaları
      • İstanbul Satış Noktaları
      • Ankara Satış Noktaları
      • İzmir Satış Noktaları
      • Diğer İllerdeki Satış Noktaları
    • Abonelik
    • Yazı ve Danışma Kurulu
    • İletişim
    Altüst Dergisi
    Buradasınız:»Azınlıklar sorunu»Buralarda Bir De Onlar Yaşamış – Ahmet Eken
    Azınlıklar sorunu

    Buralarda Bir De Onlar Yaşamış – Ahmet Eken

    24 Ekim 20187 Mins Read
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    20. Yüzyıl Başlarında Anadolu ve Trakya’daki Rum Yerleşimleri

    Ari Çokona

    Literatür Yayınları, 2016

     

    Savaşların kötü sonuçlarında biri de, her ne kadar ateşkeslerle, antlaşmalarla silahlar sussa bile mağdurlarının çektiği acıların son bulmamasıdır. Coğu kez yeni çatışmalara neden olacak yeni uygulamalar yaşamları bir kez daha alt üst eder. Herhalde en sık görülenin zorunlu göç  ettirme olduğunu söylersek yanılmış olmayız. Neredeyse her savaştan sonra bazı etnik dinî gruplar yaşadıkları topraklardan ayrılmak zorunda kalmışlardır. Bunlardan bir tanesi de 1920’li yılların başlarında Anadolu, Trakya ve Yunanistan’da yaşanmış, Lozan Antlaşması sonucunda 1,5 milyon Ortodoks Rum buralardan Yunanistan’a giderken oradan da 600 bin Müslüman ve Türk Türkiye’ye gelmiştir.

    Bu konu hakkında özellikle son yıllarda hayli kitap yayınlamıştır; telif ve tercüme eserler sayesinde merak edenler olup biteni ve ardından getirdiklerini ayrıntıyla öğrenebilir. Ancak Lozan öncesi Trakya ve Anadolu’daki Rumların nerelerde, nasıl yaşadıkları konusunda toplu bir çalışma yoktur. (Varsa da ben görmedim, bilmiyorum. Yanılıyorsam özür dilerim.) Yazar Ari Çokona çalışmasıyla bu eksikliği dolduruyor.

    Pek çok kaynağı elden geçiren Çokona, elde ettiği sonuçları bir araya getirerek elimizdeki kitabı hazırlamış. Kitabın önsözünde çalışmasıyla ilgili olarak şöyle diyor: “Osmanlı Rumlarının yaşadığı köy, kasaba ve kentlere ilişkin bildiklerimi, araştırıp öğrendiklerimi… istatistik tablolarında, yaşlıların anılarında, kitapların dipnotlarında sıkışıp kalan bilgileri bir araya getirmemin ilginç olabileceğini düşündüm… Özellikle yerleşimlerin eski ve varsa yeni adlarına,  nasıl ve ne zaman kurulduklarına, kilise, manastır, şapel ve okulların adlarına, kuruluş yıllarına odaklandım. Bu yerleşimlerin nüfusu, ekonomisi, sosyal hayatı, eğitim hayatı ve ilginç gelebilecek özgünlükleri hakkında bulduklarımı kaydettim. Her yerleşimde hangi dilin konuşulduğunu, halkının yerli mi olduğunu yoksa başka bir bölgeden göç mü ettiğini belirtmeyi de ihmal etmedim.”

    Dünyanın en kalabalık Rum nüfusu

    Osmanlı İmparatorluğu’nun en büyük şehri ve başkenti olan İstanbul, sadece ülkenin değil dünyanın da en büyük Rum yerleşim alanı. 1914 Osmanlı nüfus sayımına göre, vilayetin Osmanlı uyruğu nüfusu 909.978 kişi. Bu nüfusun 560.434’ü Müslüman, 205.672’sı Rum, 72.962’sı Ermeni, 9.918’i Ermeni Katolik, 52.126’sı Musevi, 2.905’i Levanten, 1.213’u Protestan, 397’si Rum Katolik, 562’sı Süryani, 467’si Keldani, 478’i Çingene, 648’i Bulgar, 3.339’u Sırp ve biri Ulah. Ancak bu rakamlar gerçek durumu göstermek açısından biraz sorunlu. Sayımın ne kadar sağlıklı yapıldığı bir tarafa, yabancı uyruklu yerleşiklerle mevsimlik işçiler ve geçici görevlileri bu tabloda görmüyoruz. Yazar, onlar da eklediğinde şehrin nüfusunun 1 milyonun üzerine çıkacağını belirtiyor ve devam ediyor: “Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan yabancı uyruklulara tanınan vergi kolaylıklarının 1855’te Yunanistan vatandaşlarına da tanınması üzerine, İstanbul’a yerleşen Yunanlı göçmenler Osmanlı uyruğuna geçmeyi tercih etmiyorlardı. Resmî rakamlara göre 1855’te İstanbul’da 130.000 yabancı yaşıyordu… Ülkelere dağılımını gösteren sağlıklı kaynaklar bulunmamakla birlikte, bunlardan Yunan uyruklu olanların sayısı 60.000 olarak tahmin ediliyor. Yirminci yüzyıl başlarında İstanbul dünyanın en kalabalık Rum nüfusunu barındıran şehri olmaya devam etti. Yunanistan’ın başkenti Atina ve limanı Pire 1907’de toplam 242.328 nüfusla hâlâ İstanbul’un gerisindeydi.

    Bu kalabalık nüfusun ekonomik yaşam içerisinde önemli bir yeri vardı. Rumların geleneksel meslekler içerisinde daha çok kürkçü, terzi, kumaş boyacısı, kunduracı, sayacı, değirmenci, fırıncı, demirci, yapı ustası, kuyumcu, mumcu gibi işleri yaptıklarını görüyoruz. Ancak en çok rağbet edilen meslek seyyar çerçi ve dükkân sahipliğinden başlayarak, büyük ithalatçı ve ihracatçılığa kadar ticaretin her türlüsü idi.

    Osmanlı İmparatorluğu’nun dünya ekonomisine entegre olması Rum cemaatinin ekonomik yaşamında yeni bir gelişmeye yol açmış. Dil bilen, diğer cemaatlere nazaran dışa daha dönük bir yaşam tarzı benimseyen Rumlar ithalat, ihracat ve temsilcilik alanlarında görünen bir üstünlük sağlamışlar. “19. yüzyıla kadar Osmanlı ticaretini ellerinde tutan ve kapitülasyonlarla korunan yabancı uyrukluların yerini” alıp zenginleşmişler. Bu yolla edinilen servetler bankerlik ve bankacılık alanına taşınmış.

    Dinamik bir ekonomik yaşama sahip olan cemaatin eğitim, kültür, basın yayın, spor, dinî yaşamı da hayli hareketlenmiş. Eğitimi teşvik ve geliştirmeye yönelik çok sayıda dernek, yeni açılan modern okullar ahalinin gelişmesini sağlamış. Örneğin 1876 yılında tüm ülkede yayımlanan 47 gazeteden 13’ü Türkçe, 9’u Rumca, 9’u Ermenice, 7’si ise Fransızca. Matbuat Kanunu’yla hapse giren ilk Osmanlı gazetecisi de yine bir Rum olan Teodor Kasap (1835-1897). İlk ciddi mizah gazetesi Diyojen’in kurucusu olan Teodor Kasap, bir karikatür nedeniyle tutukanmış. 2. Meşrutiyet’in ilanıyla sansürün kaldırılmasından sonra İstanbul’da yayınlanan Rumca gazete sayısı 37’e ulaşmış (bu rakama Karamanlıca veya iki dilde yayınlananlar dahil değil). Çocuklardan çiçekliğe, edebiyattan spora pek çok konuda süreli yayınlar yapılmış.

    Kordonboyu’nda müzik

    İzmir de kalabalık bir Rum nüfusuna sahipmiş. 19. yüzyıl sonlarında 200.000 civarında tahmin edilen şehir nüfusunun 89.000 kadarı Müslüman, 52.000’i Rum, 36.309’u yabancı uyruklu, 16.000’i Musevi, 5.628’i de Ermeni. 19. yüzyılın ikinci yarısında hızla büyümüş ve zenginleşmiş bir ticaret mekezi olan İzmir’in ekonomik yaşamı da hayli hareketlenmiş. İzmir’de Rumların büyük tüccar, ticarî mümessil, avukat, banker, kuyumcu, doktor, eczacı, kalifiye personel olarak önemli yerleri var. Her düzeyde eğitim veren çok sayıda kız ve erkek okulu bulunyor. Kimsesiz çocuklardan avukatlara, işçilerden edebiyatçılara kadar insanları bir araya getiren dernekler, İstanbul’da olduğu gibi, burada da aktif bir şekilde çalışıyor.

    İzmir’in cemaat açısından bir başka önemi de, Anadolu Rumlarının müzik geleneğinin en iyi şekilde burada yaşatılıyor olması. Ari Çokona, şu bilgiyi veriyor: “1860’lardan itibaren İzmir ve İstanbul’dan giden kumpanyalar kilise müziği, halk türküleri, batı kaynaklı opera ve operetler gibi kaynaklardan beslenen popüler Anadolu Rum müziğini Yunanistan’a tanıttılar. Bu müzik Atina, Pire, Ermupolis, Patra ve Halkida’da halk kitlelerinin başlıca eğlencesi oldu. 20. yüzyıl başlarında ilk 78’lik Yunan plaklarının İzmir ya da İstabul’da üretilmesi ve aynı yıllarda gelişme gösteren Amerika’daki Yunanca plak endüstrisinin tamamen İzmir şarkılarına yönelmesi bu müziğin ne kadar popüler olduğunu gösterir. O dönemler ‘estudiantina’ adı verilen halk orkestralarından en tanınmışı 1989’de İstanbul’dan göç eden ‘Ta Politakia” (İstanbul çocukları) oldu… topluluk yeni sanatçılar yetiştiren bir okul gibi çalıştı.”

    Yazar, “Kordonboyu’ndan en yoksul  mahallelere kadar her kahvehane, pastahane ve meyhanenin düzenli ya da belirli aralıklara çalan bir ‘estudiantina’sı” bulunurdu diyor. İzmir’in bu sesleri mübadeleyle sona ermiş, ancak bu kez karşı kıyıda devam etmiş. Pire’de doğup gelişen ‘Rebetiko’ müziği İzmir halk müziğinin gurbette doğan çocuğu olarak kulakların pasını almaya başlamış.

    İstanbul ve İzmir dışında ülkenin pek çok yerine dağılmış olan Rum nüfusunun bir özelliği de, ekonomik ve siyasal nedenlerle kalıcı veya geçici olarak göç etmeleriydi. Örneğin Kapadokya Rumlarının önemli bir bölümü, çalışmak için İstanbul’a geliyordu. Doğu Karadeniz Rumları için göç edilen ülke Rusya’ydı. Rusların yaptığı 1897 sayımındaki Rum nüfus (kendilerini hâlâ Rum olarak tanımlayanların nüfusu) 207.000 kişiydi. Ancak Birinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan siyasi gelişmeler nedeniyle bu göç tersine de yaşanmış. Batı Anadolu’nun ekonomik olarak gelişmesinin sonucu, Ege adalarından buraya yönelik bir göç de vardı.

    Lehçeler

    Cemaatin dili konusunda kitapta yer yer ilginç bilgiler okuyoruz. Örneğin, Kayseri, Nevşehir ve Niğde ile belirlenen coğrafî üçgen içinde kalan bölgede saptanan 81 Rum yerleşiminin 32’si Rumca, 49’u ise Türkçe’nin Karamanlıca lehçesini konuşuyordu. Dış dünyadan yalıtılmış Rumca konuşan yerleşimlerin dili de köyden köye büyük farklılık gösteriyordu. Sinasos’ta (Mustafapaşa) çağdaş Yunanca’ya yakın bir lehçe konuşulurken, başka bir yerde çok sayıda Farsça, Türkçe ve Arapça kelimeler içeren bir lehçe kullanılıyordu. Karadeniz bölgesinde Rumca’nın Pontus lehçesi hakim durumdaydı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ise, bazı Rum yerleşimlerinde Rumca dışında Türkçe, Ermenice, Kürtçe veya Süryanice konuşulduğu görülüyordu.

    Bu renklilik içerisinde şaşırtıcı olgular da vardı. Okuyalım: “Gönen (Balıkesir) Çayı’nın (yakınlarında bulunan) Vatika ya da Musaca ve Havutçu köyleri vardı. İki köyü 17. yüzyılda Mora Yarımadası’nda bulunan Arkadia’nın Tsakonya adıyla bilinen yöresinden göçmenler kurmuştu. Tsakonlar, Yunanca’nın antik Dor lehçesinden türemiş, bütün diğer Yunan lehçelerinden farklı bir dil konuşurlar… Sadece 2.500 kişi tarafından konuşulan bu lehçe, bugün mübadeleyle göç ettikleri Makdeonya’nın Kozanı bölgesinde (yer alan iki köyde) konuşulmaktadır.”

    Ve sonra günlerden bir gün bu insanlar istemeye istemeye yaşadıkları yerlerden ayrılmak zorunda kaldı. Yıllar boyu yaşanan evler, ibadet edilen yerler, okullar, bağlar, tarlalar, dükkânlar, atölyeler, kahvehaneler, kimi zaman öfkeli, kimi zaman neşeli seslerin ortalıkta uçuştuğu meyhaneler, gazinolar, alkış alan veya almayan gösterileriyle tiyatrolar geride bırakılmış, yollara düşülmüş. Şairin dediği gibi, “Canan da muhacir ol(muş), can da.” Bundan sonra, artık her şey biraz eksik yaşanacaktır.

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Related Posts

    Bizans’ın Son Günleri

    Haçlıların Bizans’a Çektirdikleri

    Beyazlar Cazı Öldürmeye Çalıştı Müzik Kazandı

    Comments are closed.

    Ara…
    İnternetten Satın Al!
    • N11
    • KitapYurdu
    • Idefix
    • D&R
    • GittiGidiyor
    • Pandora
    • Kabalcı
    • Sözcü Kitabevi
    • İlkNokta
    • Eganba
    • KitapCadde
    • PuntoKitap
    • Simurg
    • Nobel Kitap
    • Sol dergi ve gazete arşivi - SolYayin.com
    Eski Sayılar
    AltÜst Dergisi Eski Sayılar
    Etiketler
    Altüst altüst dergisi içerik altüst içindekiler Anayasa Arap devrimleri Araplar Ayrımcılık Azınlıklar Barış Cinsiyetçilik Demokrasi Devlet Devrimler Din Edebiyat Ekonomi Ekonomik kriz Emperyalizm Ergenekon Ermeni sorunu Ermeni Soykırımı Irkçılık Kadın hareketi Kapitalizm Kemalizm Kitap Kriz Kültür ve sanat Kürt hareketi Lenin Marksizm Meltem Oral Milliyetçilik Modernite Roni Margulies Savaş Sosyalizm tartışmaları Soykırım Suriye Devrimi Tarih Toplumsal sorunlar TÜRKİYE SİYASETİNDEN SAHNELER Özgürlük mücadelesi İktidar İslam
    © 2025 - Altüst
    • Künye
    • İletişim

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.

    Tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en alakalı deneyimi sunmak için web sitemizde çerezler kullanıyoruz. "Kabul Et" seçeneğine tıklayarak, TÜM çerezlerin kullanımına izin vermiş olursunuz.
    AyarlarKABUL ET
    Manage consent

    Privacy Overview

    This website uses cookies to improve your experience while you navigate through the website. Out of these, the cookies that are categorized as necessary are stored on your browser as they are essential for the working of basic functionalities of the website. We also use third-party cookies that help us analyze and understand how you use this website. These cookies will be stored in your browser only with your consent. You also have the option to opt-out of these cookies. But opting out of some of these cookies may affect your browsing experience.
    Necessary
    Always Enabled
    Necessary cookies are absolutely essential for the website to function properly. This category only includes cookies that ensures basic functionalities and security features of the website. These cookies do not store any personal information.
    Non-necessary
    Any cookies that may not be particularly necessary for the website to function and is used specifically to collect user personal data via analytics, ads, other embedded contents are termed as non-necessary cookies. It is mandatory to procure user consent prior to running these cookies on your website.
    SAVE & ACCEPT