Facebook Twitter Instagram
    Trending
    • Ulusalcılar kimlerdir ve “Yetmez ama evet”çilere karşı nasıl mücadele ederler?
    • #HEPİMİZGÖÇMENİZ Twitter’da
    • Bizans’ın Son Günleri
    • Haçlıların Bizans’a Çektirdikleri
    • Sebastiao Salgado: “Gözler çok şey anlatır”
    • Beyazlar Cazı Öldürmeye Çalıştı Müzik Kazandı
    • Käthe Kollwitz Kadınlar, anneler ve mücadele
    • Susamam
    Twitter Facebook
    Altüst Dergisi
    • Ana Sayfa
    • Satış Noktaları
      • İstanbul Satış Noktaları
      • Ankara Satış Noktaları
      • İzmir Satış Noktaları
      • Diğer İllerdeki Satış Noktaları
    • Abonelik
    • Yazı ve Danışma Kurulu
    • İletişim
    Altüst Dergisi
    Buradasınız:»Edebiyat»Edebiyatta savaş ve barış
    Edebiyat

    Edebiyatta savaş ve barış

    26 Ağustos 2012Updated:26 Kasım 20128 Mins Read
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Nilüfer Uğur-Dalay

    “Bir gün gelecek, oh diyecek insanoğlu. Silahları bırakın, artık ihtiyaç kalmadı”.
    Bertolt Brecht

    “İnsan ve onun geleceğine dair kalbimizi sıkıştıran endişeye rağmen, korku ve umutsuzluk doğmamalı… Korku değil cesaretle savaşın karşısına dikilmek zorundayız. Tüm kültür yaratıcılarının en büyük görevlerinden biri budur”
    Cengiz Aytmatov

    “Savaşa ait ne varsa savaşı da alıp gitsin”.
    Pablo Neruda

    “Savaşlar önlenmese, silahlanma tekniğindeki hızlı gelişmeler, insanlığın kendi kendisini yok etmesiyle sonuçlanacaktır”.
    Jean Paul Sartre             

    Sanat daha iyi yaşama tutkusunun kurgulandığı bir alan olduğundan, barış sanatın ve sanatçının ana izleği olmaktadır. Sanatın kötüye karşı tavrı ilk örneklerinden itibaren görülür.

    Homeros’un büyük bir savaş destanı İlyada, aynı zamanda kadınların sesinden duyurulan bir barış çağrısıdır. Çoğu eserde bu çelişkili durumu görürüz. Edebiyatta yaygın bir yeri olan, çok sayıda esere konu olan, adeta bir ‘savaş edebiyatı’ yaratacak kadar yaygın işlenmiş ‘savaş’ konusu yanında karşıtını, ‘barış’ı da getirir. Bu nedenle edebiyatta savaş farklı okumalara açık bir konu olur.

    Dile, düşünceye, duyguya sinen savaş kokusunu silmek için temizliğe önce kendimizden başlamalıyız diye düşündük. İşte bu bakış açısıyla, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu aktivistleri, dört bir yanımızın savaşla çevrili olduğu günlerde, “Edebiyatta savaş ve barış” konulu bir okuma atölyesi düzenlemeyi düşündük.

    100 Temel Eser’de savaş ve barış

    Savaşı silahlı mücadeleye dayanan durum, bireyi ve toplumu hedef alan her türlü şiddetin uygulanması, anatomik ve ruhsal bütünlüğü bozucu, maddî ve manevî nitelikteki şiddet olarak, barışı ise savaş ve çatışmaların ardından gelen süreç, uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşan ortam, insanın denge, sakinlik, huzur içinde olması durumu olarak tanımladık.

    Atölye’ye, ilk hareket noktası olarak Millî Eğitim Bakanlığı’nın lise yaşındaki gençlere önerdiği 100 Temel Eser’den hareket etmeye karar verdik; gençlerimize nasıl bir dünya, nasıl bir gelecek önerilmektedir?

    Bu eserler içerisinden aşağıdaki dokuz eseri okuma atölyesi için uygun gördük:

    • Halide Edip Adıvar                     Sinekli Bakkal
    • Ömer Seyfettin                           Hikâyelerden Seçmeler          (Bomba)
    • Ahmet Hikmet Müftüoğlu          Çağlayanlar                 (Üzümcü)
    • Yakup Kadri Karaosmanoğlu   Kiralık Konak
    • Samiha Ayverdi                          İbrahim Efendi Konağı
    • Tarık Buğra                                Küçük Ağa
    • Ernest Hemingway                     Çanlar Kimin İçin Çalıyor
    • Lev Tolstoy                                  Savaş ve Barış
    • Ahmet Hamdi Tanpınar            Beş Şehir

    Atölye’nin ikinci döneminde ise Soğuk Savaş döneminde (1945-1991) Nobel Ödüllü sekiz yazarın romanlarındaki savaş ve barış arandı.

    Bu dönemde ele alınan kitaplar şunlardı:

    • Hermann Hesse  (1946)             Masallar
    • Andre Gide          (1947)             Kalpazanlar
    • William Faulkner            (1949)             Abşalom Abşalom
    • AlbertCamus       (1957)             Yabancı
    • Mihail Solohov    (1965)            Uyandırılmış Toprak
    • Aleksandr Soljenitsin (1970)     İvan Denisoviç’in bir günü
    • Heinrich Böll        (1972)             Ve o hiçbir şey demedi
    • Necip Mahfuz     (1988)             Aynalar

    Üçüncü Atölye’nin konusu ‘1980 Sonrası Türk Edebiyatı’nda Savaş ve Barış’ olarak belirlendi.

    İnsan ruhunda, bedeninde, yaşamında silinmez izler bırakan müdahaleler olan darbeler ve onları izleyen dönemlerin yarattığı yıkım en çok insan düşünce ve dünyasının ürünleri olan sanatta görüldüğü, darbelerin en acımasızlarından olan 12 Eylül darbesinin de ülkenin üzerinde silinmez, onarılmaz, geçmez yaralar bıraktığı, etkileri bugün de devam ettiği için, yeni dönemi 1980 sonrasının izlerinin sürülmesine, ruhsal ve bedensel bütünlüğü bozan bu acılı dönemi ve sonrasını, bireyi ve toplumu köklü bir biçimde dönüştüren bu şiddet devrini yazarların kaleminden bir kez daha yaşamaya ayırdık.

    1980 dönemi edebiyatını hazırlayan yazar olarak Oğuz Atay’ı bu grubun içine kattık ve içerik ve biçim anlamında bu dönemin 17 eserini tartıştık.

    Oğuz Atay Tehlikeli oyunlar

    • Tarihe kaçış
    1. Orhan Pamuk             Beyaz kale
    2. İhsan Oktay Anar       Efrasiyab hikayeleri
    • Batılılaşma sorunsalı

    Tahsin Yücel               Gökdelen

    • İç göç/Kentleşme

    Latife Tekin                Berci Kristin Çöp masalları

    • İdeolojik kimlik bunalımı

    a. Ayla Kutlu              Hoşça kal umut

    b. Adalet Ağaoğlu      Üç beş kişi

    c.Kaan Aslanoğlu      Kuş bakışı

    • Kurtuluş (kadın/erkek eşitliği, ilişkiler sorunsalı)

    a. Elif Şafak               Pinhan

    b. Tezer Özlü              Yaşamın ucuna yolculuk

    • Kuşaklararası çatışma

    Oya Baydar                Kayıp söz

    • Tasavvuf

    Nazan Bekiroğlu        İsimle ateş arasında

    • Postmodern

    Hasan Ali Toptaş            Gölgesizler

    • Yeraltı edebiyatı

    Hakan Günday                Malafa

    • Serbest yazım/okuma

    a. Mehmet Uzun                    Abdalın bir günü

    b. Mehmet Eroğlu      Fay kırığı

    c. Murat Uyurkulak    Tol

    Savaş söylemine yakın

    Üç yıl/dönem devam eden bu ‘Edebiyatta savaş ve barış’ atölyesi bizler için değerli bir deneyim oldu.

    Edebiyat metninin okuruyla kurduğu geleneksel ilişki biçiminin ortadan kalktığını,  incelenen metin ile farklı ve özgür bir iletişim kurulduğunu, metni herkes kendi gerçekliğinde, kendi bağlamında okumuş, kavramış, alımlamış ve yeniden oluştur olduğunu, aynı metni okurken farklı okurların farklı anlamlar yakaladığını gördük.

    İncelediğimiz metinlerin çoğunda, incelenen dönemin özelliğinden olsa gerek, yazarların Doğu-Batı sentezi oluşturma sancılarını çektiğini, modernizmin toplumda yol açtığı ve açmakta olduğu gerilimi, farklılıkların ve yeninin kabulünün nasıl zorlukla algılandığını irdeledik.

    İncelediğimiz çoğu eserde üçüncü bir yolun, eski ile yeninin iyileri ile yeni bir senteze varmanın ne denli güç olduğundan ve bunun bugün bile başarılamamış olmasından söz ettik. Bireyi ve toplumu hedef alan, ruhsal bütünlüğü bozan, uyumsuz, hoşgörüsüz ve anlayışsız ortamları yaratan, maddî ve manevî nitelikteki şiddetin bu türden yaklaşımlardan doğduğunu konuştuk.

    • Yazarların yaşamı, eylemleri, düşünsel ve siyasî duruşundaki yalpalamaların kitaplara yansımalarını gördük.
    • Karakterlerin, özellikle de kadın karakterlerin oluşumunda, şiddetin, ihanetin, sevgisizliğin ve hoşgörüsüzlüğün yol açtığı izleri sürdük.
    • Bireyin iç hesaplaşmalarındaki dönemin ve yaşadıkları çevrenin etkilerinden söz ettik.
    • Dinin insan oluşumundaki belirleyiciliğini konuştuk.
    • Darbe gibi, tutuklanma ve işkence gibi, sürgüne ve göçe zorlanma gibi, iktidarın güç denemeleri, zulüm ve cebr uygulamaları gibi bireyi ve toplumu hedef alan uygulamaların yansımalarından söz ettik.
    • Yazarların dil tercihlerinin nasıl saldırgan ve savaş söylemine yakın olduğunu şaşırarak gördük.
    • Metinleri bugünkü bakış açısından irdelediğimizde, tartıştığımız konuların hâlâ güncelliğini koruduğunda hemfikir olduk.
    • Önceden oluşmuş, yargı, gözlem ve ezberlerimizin bu farklı okuma sonunda nasıl değiştiğini gördük.

    Hem dilde hem de hikâyelerin içeriğindeki millî acı, millî düşman, mağduriyet duygusu, ötekiler, ezelî ve ebedî düşmanlar fobisi, korku ve nefret, şiddet ve vahşet, sürekli aşağılandığımız, haksızlığa uğradığımız, bize sürekli ihanet edildiği, kendimizden başka dostumuzun olmadığı, hainlerin varlığı kompleksi üzerinde dururken, bunların milliyetçilikle ne kadar örtüştüğünü ve günümüzde de karşılığının olduğunu konuştuk. Milliyetçiliğin gökten zembille inmediğini, korkulan ve nefret edilen düşmanlarla mücadele ederken, onları alt edebilmek için onlar gibi olmaya başlanacağı riskinin de beraberinde geldiğini konuştuk.

    Savaşta taraf olmak

    Savaşları “bizim savaşlarımız” ve “onların savaşları” diye ayırarak, “bizim” savaşların bir kahramanlık destanı gibi anlatılmasının, “onların” savaşlarının çirkinliğinin, vahşetinin öne çıkartılmasının bir yazarın tarafgir, ikircikli tutumunu gösterdiğini irdeledik.

    Savaşın gerçek yüzü her zaman ve her yerde acı, vahşet ve şiddettir. Savaşın öldürmekle başladığını, savaşın yalnızca, tek ve mutlak anlamda ölüm, öldürmek ve ölmek olduğunu konuştuk.

    Metinlerde savaşta taraf olmanın ne kadar normal, sıradan bir karar olduğunun ve üzerinde fazla da düşünülmemesi gerektiğinin anlatıldığını, böylelikle savaşın nasıl normalleştirildiğini gördük.

    Karar verme aşamasındaki insanın çelişkileri, acıları, sancıları, yalpalamaları, karakterlerle biz okurlar arasında özdeşim kurulmasına yol açacak kadar iyi betimlendiği metinlerle karşılaştık. Atölye katılımcıları hayatlarının bir döneminde verdikleri ya da gelecekte verecekleri kararlar arifesinde roman kahramanlarının yaşadığını ikilemleri yaşadıklarını ya da yaşayabileceklerini fark etmişlerdi.

    Okumalarımız boyunca birçok kez eserlerdeki kahramanların sorduğu sorularla ve anlattığı durumlarla yüzleşmemiz gerektiğini konuştuk. Savaş nedir? Kendi kendimize ve başkaları ile yapacağımız savaş nasıl şekillenir? Savaş gerekli mi? Ölmek mi, kalmak mı önemlidir? Savaşçının gücü nereden gelir? Kavganın diyalektiği. Savaşın yıkımı, utancı. Savaşın yersizliği. Vahşi bir sara olan savaş. Kötülüğe giden yol olarak savaş. Bir insanı öldürmekle şimdi ve gelecekte yaşanacak kayıplar. “Harp hiledir” hadisinin anlamı. “Yanılmışım” diyebilme gücü.

    Zaman zaman savaş yorumlarında farklılıkların ortaya çıkması, eleştirdiğimiz söylemleri kullanma ikilemlerimiz, barışçıl sayılmayan bazı söylemleri normalleştirdiğimizi görmemiz ile  Atölye’nin çok önemli ve değerli bir çalışma olduğuna karar verdik.

    Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesi’nde bir araya gelme amacımız, barışı aramak, barış kültürünü içselleştirmek, iliklerimize işlemiş yaygın savaş söylem ve davranışlardan kendimizi arındırmak için çaba göstermek olduğu için, bu türden tartışmalar yapmanın kendimizi fark etmemiz açısından değerli olduğunu gördük.

    Atölye’nin daha önceleri çok farklı duygu, düşünce ve değerlendirmelerle okuduğumuz kitapları nasıl bambaşka bir paradigma ile okumamıza, irdelememize, dikkatimizi yönlendirmemize yaradığını, Atölye’nin tek tek bizlere yaptığı katkıları konuştuk. Dilimize, düşüncelerimize, dünyaya bulaşmış savaş ve şiddet ruhundan arınmanın çok da kolay olmadığını bir kez daha gördük. Barış kültürünü toplumda yerleştirmeden önce, bizlerin bile barışı özümsemesinin ne denli zor ve yaman bir iş olduğunun ayırdına bir kez daha vardık.

    Bu zorlu, yapıcı, şaşırtıcı, öğretici, aydınlatıcı ve değerli süreçte edebiyatın iki işlevini fark ettik; edebiyatın savaşı efsaneleştirerek normalleştirdiğini, yıkımını örtbas ettiğini, diğer yandan da estirdiği bahar rüzgârı ile savaş kasırgasının önünü kestiğini, açtığı yaraları sardığını.

    Acı çeken kitleler

    Atölye’nin son kitabı olan Ayla Kutlu’nun Hoşçakal Umut isimli romanında sorduğu ‘Bir ülkede insanlar korkuya kapılmadan yaşayabildiklerinde duyguları nasıl yumuşar kim bilir?’, ‘İnsan hangi ortak paydada eşitlenecek, yalnızca ölüm mü?’ sorularının yanıtlarını üç dönemdir Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesi’nde arıyoruz.

    Atölye katılımcıları olarak umuda hoşçakal demiyoruz. Umudumuzu sonbaharda başlayacak dördüncü dönemde de sorularımıza yanıt aramaya devam ederek sürdüreceğiz.

    Sonsözü Albert Camus söylesin: “Sanatçı’nın ‘zorbalığa karşı çıkma’ işlevi açık seçiktir. O, ne susmayı, ne yansız kalmayı benimser. Acı çeken kitleler sustukça birilerinin onların yerine konuşması gerektiğini söyler… ama sanatı bir tür toplumsal din dersine dönüştürmeme koşuluyla”.

     

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Related Posts

    Türkiye’de Kadınlar

    Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim – Semih Gümüş

    Mahzun Yüzlü Sınıf Savaşçısı – İrvin Cemil Schick

    Comments are closed.

    Ara…
    İnternetten Satın Al!
    • N11
    • KitapYurdu
    • Idefix
    • D&R
    • GittiGidiyor
    • Pandora
    • Kabalcı
    • Sözcü Kitabevi
    • İlkNokta
    • Eganba
    • KitapCadde
    • PuntoKitap
    • Simurg
    • Nobel Kitap
    • Sol dergi ve gazete arşivi - SolYayin.com
    Eski Sayılar
    AltÜst Dergisi Eski Sayılar
    Etiketler
    Altüst altüst dergisi içerik altüst içindekiler Anayasa Arap devrimleri Araplar Ayrımcılık Azınlıklar Barış Cinsiyetçilik Demokrasi Devlet Devrimler Din Edebiyat Ekonomi Ekonomik kriz Emperyalizm Ergenekon Ermeni sorunu Ermeni Soykırımı Irkçılık Kadın hareketi Kapitalizm Kemalizm Kitap Kriz Kültür ve sanat Kürt hareketi Lenin Marksizm Meltem Oral Milliyetçilik Modernite Roni Margulies Savaş Sosyalizm tartışmaları Soykırım Suriye Devrimi Tarih Toplumsal sorunlar TÜRKİYE SİYASETİNDEN SAHNELER Özgürlük mücadelesi İktidar İslam
    © 2025 - Altüst
    • Künye
    • İletişim

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.

    Tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en alakalı deneyimi sunmak için web sitemizde çerezler kullanıyoruz. "Kabul Et" seçeneğine tıklayarak, TÜM çerezlerin kullanımına izin vermiş olursunuz.
    AyarlarKABUL ET
    Manage consent

    Privacy Overview

    This website uses cookies to improve your experience while you navigate through the website. Out of these, the cookies that are categorized as necessary are stored on your browser as they are essential for the working of basic functionalities of the website. We also use third-party cookies that help us analyze and understand how you use this website. These cookies will be stored in your browser only with your consent. You also have the option to opt-out of these cookies. But opting out of some of these cookies may affect your browsing experience.
    Necessary
    Always Enabled
    Necessary cookies are absolutely essential for the website to function properly. This category only includes cookies that ensures basic functionalities and security features of the website. These cookies do not store any personal information.
    Non-necessary
    Any cookies that may not be particularly necessary for the website to function and is used specifically to collect user personal data via analytics, ads, other embedded contents are termed as non-necessary cookies. It is mandatory to procure user consent prior to running these cookies on your website.
    SAVE & ACCEPT