Facebook Twitter Instagram
    Trending
    • Ulusalcılar kimlerdir ve “Yetmez ama evet”çilere karşı nasıl mücadele ederler?
    • #HEPİMİZGÖÇMENİZ Twitter’da
    • Bizans’ın Son Günleri
    • Haçlıların Bizans’a Çektirdikleri
    • Sebastiao Salgado: “Gözler çok şey anlatır”
    • Beyazlar Cazı Öldürmeye Çalıştı Müzik Kazandı
    • Käthe Kollwitz Kadınlar, anneler ve mücadele
    • Susamam
    Twitter Facebook
    Altüst Dergisi
    • Ana Sayfa
    • Satış Noktaları
      • İstanbul Satış Noktaları
      • Ankara Satış Noktaları
      • İzmir Satış Noktaları
      • Diğer İllerdeki Satış Noktaları
    • Abonelik
    • Yazı ve Danışma Kurulu
    • İletişim
    Altüst Dergisi
    Buradasınız:»Ermeni sorunu»Büyük felaket
    Ermeni sorunu

    Büyük felaket

    05 Haziran 2011Updated:09 Mayıs 20144 Mins Read
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Atilla Dirim

    Geçtiğimiz yıl İstanbul’da Taksim Meydanı’nda toplanan bir grup insan gözlerinde hüzün ve ellerinde karanfillerle sessizce matem tuttu. 1915 yılının Nisan ayının 24’ünde başlayan Büyük Felaket’in kurbanlarının ardından gözyaşı döktüler. Kaybettikleri dedelerini, ninelerini, komşularını, dostlarını, arkadaşlarını, bir mezara bile sahip olmayan kardeşlerini andılar.

    Taksim’de sessizce gözyaşı döken insanların biraraya gelmesine neden olan o olay, o “Büyük Felaket” neydi, neden yaşanmıştı, ortaya çıkmasına neden olan koşullar nelerdi? Bir daha yaşanmaması için, bir daha tekrarlanmaması için, bir daha gözyaşı dökmek zorunda kalmamak için, bir kez daha hatırlayalım.

    Abdülhamit ve “Ümmete Dönüş” politikası

    Osmanlı İmparatorluğu’nun bilhassa 18. ve 19. yüzyıllarda yaşadığı büyük toprak kayıpları, Avrupa’dan yana esen milliyetçilik rüzgârlarının etkisiyle Balkanlarda oluşan devletlerin teker teker imparatorluktan kopmaları, “hakim millet” konumunda olan Sünni/Müslümanların derin bir travma içine girmesine neden olmuştu. Osmanlı’nın doğu vilayetlerinde reformlar yapılmasını öngören 1878 Berlin Konferansı’yla birlikte yeni toprak kayıplarından korkan Sultan Abdülhamit, uygulamaya koyduğu “ümmete dönüş” politikasıyla birlikte Hıristiyan halklar üzerinde terör estirmeye başladı. 1894-96 yılları arasında Van, Erzurum, Sason gibi Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı vilayetlerde pogromlar yapıldı, yüz binin üzerinde Ermeni katledildi. 1909 Adana pogromunda Ermeni kanı sel gibi aktı.

    24 Nisan 1915: Büyük Felaket

    Bu esnada Abdülhamit’e karşı Türk milliyetçiliği temelinde mücadele eden İttihat ve Terakki Cemiyeti eşitlik, özgürlük ve kardeşlik vaatleriyle başta Ermeni ve Rumlar olmak üzere, çeşitli Hıristiyan halkların desteğini alarak iktidara geldi. Ancak vaatlerinin ne kadar boş olduğu kısa sürede ortaya çıktı. Zaten uygulamaya koyduğu ulus-devlet projesi çerçevesinde Anadolu’yu Türkleştirme faaliyetlerine Balkan savaşlarından sonra daha da hız verdi. Bu proje, Anadolu’nun kadim Hıristiyan halkları için felaket anlamına geliyordu.

    1915 yılının 24 Nisan günü İstanbul’da Ermeni toplumunun ileri gelenleri teker teker tutuklanmaya başladı. Aralarında milletvekillerinin, avukatların, doktorların da bulunduğu yaklaşık 700 Ermeni aydını Ankara’ya gönderilmek üzere yola çıkartıldı, ancak kendilerinden bir daha haber alınamadı. 27 Mayıs tarihinde ise tehcir kararı resmen uygulanmaya koyuldu. Bu karara göre, Ermenilerin nüfusu, yaşadıkları yerlerde %5 oranından fazla olmayacaktı.

    Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı yerlerdeki yöneticilere, tehcir için gereken hazırlıkların yapılmasını emreden telgraflar gönderildi. Bu yöneticilerin bir kısmı bu emri şaşkınlıkla karşıladı. Bunun kendilerini sınamak için yapılmış bir tatbikat olduğunu düşünenler olduğu gibi, bu emre uymayı reddedenlerin sayısı da az değildi. Ancak tehcir kararına şüpheyle yaklaşanlar kısa sürede görevden alındı veya ortadan kaldırıldı. Anadolu’nun hemen her yerinde yaşayan Ermenilere derhal hazırlanmaları, hemen yola çıkacakları emri verildi.

    Gerçekten de hızla yola çıkartılan Ermeni kafilelerinin büyük çoğunluğu, gönderildikleri Suriye’nin Der Zor çölüne asla ulaşamadı. Yerleşim yerlerinden bir miktar uzaklaştıkları andan itibaren, kendilerini korumakla görevli olan Teşkilat-ı Mahsusa katilleri, askerler ve yerel çeteler tarafından kitleler halinde öldürülmeye başlandılar. Erkekler ve çocuklar hemen öldürüldü, kadınlar ve kızlar kaçırılarak zorla Müslümanlaştırıldı, büyük kısmı köleleştirildi.

    Kafilelerin bir kısmı perişan bir halde Der Zor’a ulaşabildi, ancak olağan şartlar altında bile insan yaşaması kolay olmayan bu çöl, binlerce insanın mezarı oldu. 1916 yılının sonuna gelindiğinde Anadolu’nun kadim halklarından olan Ermeniler neredeyse tümüyle ortadan kalkmış, koca şehirler, kasabalar ve köyler boşalmış, Anadolu’nun geniş kesimleri viraneye dönmüştü.

    1915’ten bugüne

    Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmasıyla birlikte Ermeni olaylarını araştırması için İngiliz kuvvetleri tarafından kurulan mahkeme, katliamdan suçlu bulduğu bir kısım yöneticiyi idama mahkûm etti, bir kısmını da Malta’ya sürgüne gönderdi.

    Ancak savaştan sonra üst düzey yöneticilerinin yurt dışına kaçmasıyla dağılma sürecine giren İttihat ve Terakki kadroları Anadolu’da Mustafa Kemal etrafında toplanarak, ulus-devlet projesine kaldıkları yerden devam etti. Mustafa Kemal, ilk iş olarak Ermeni soykırımını araştırmakla görevlendirilen özel yetkili mahkemelerin görevine son verdi, sonra da katliam suçlamasıyla yargılanan ne kadar kişi varsa hepsini beraat ettirdi.

    İdam edilen Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey ve Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey “Milli Şehit” ilân edildi. Sonraki yıllarda Bakanlar Kurulu kararı ile Kemal ve Nusret Beylerin ailelerine Ermenilerden kalan gayrimenkullerden bir kısmı verildi ve maaş bağlandı.

    Ermenilerin geride bıraktığı malları kaydetmekle görevli “Emval-i Metruke”, yani “Terk Edilen Mallar” İdaresi’nin kayıtları hiçbir zaman açıklanmadı. Bu kayıtlar açıklanmış olsaydı, tehcir edilen Ermenilerin sayısı ve geride bıraktıkları servetin büyüklüğü daha belirgin bir şekilde ortaya çıkacaktı. Ancak bugüne kadar Emval-i Metruke İdaresi’nin yaklaşık 66 adet olması gereken defterinden bir teki bile ortaya çıkmış değil. Bu defterlerin akıbeti de bilinmiyor; belki imha edildiler, belki de devletin kozmik odalarının en diplerinde bir yerde duruyorlar.

    Hal böyle olunca, yani Ermenilerden gasp edilen gayrimenkuller Emval-i Metruke İdaresi tarafından önce hazineye, oradan da cumhuriyetin “mutat zevatına” aktarılınca, Ermeni meselesi hakkında kimse ağzını açmaz oldu. İnsanların ölülerinin ardından gözyaşı dökmesi bile yasaklandı, Hrant Dink örneğinde olduğu gibi bu konuyu kurcalayanlar katledildi. Ama Hrant’ın cenazesinde sokağa dökülen yüz binler mevcut durumu altüst ederek, Taksim anmasına kadar uzanan yolu açtı.

    Büyük Felaket’te hayatını kaybetmiş olan dedelerimizin, ninelerimizin, kardeşlerimizin huzurunda bir kez daha saygıyla eğiliyoruz.

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email

    Related Posts

    Nasıl Yaşanırdı Soykırımdan Sonra?

    Manifesto’nun güncelliği

    Sermayenin Müslüman/Türkleştirilmesi: Cumhuriyet Dönemi

    Comments are closed.

    Ara…
    İnternetten Satın Al!
    • N11
    • KitapYurdu
    • Idefix
    • D&R
    • GittiGidiyor
    • Pandora
    • Kabalcı
    • Sözcü Kitabevi
    • İlkNokta
    • Eganba
    • KitapCadde
    • PuntoKitap
    • Simurg
    • Nobel Kitap
    • Sol dergi ve gazete arşivi - SolYayin.com
    Eski Sayılar
    AltÜst Dergisi Eski Sayılar
    Etiketler
    Altüst altüst dergisi içerik altüst içindekiler Anayasa Arap devrimleri Araplar Ayrımcılık Azınlıklar Barış Cinsiyetçilik Demokrasi Devlet Devrimler Din Edebiyat Ekonomi Ekonomik kriz Emperyalizm Ergenekon Ermeni sorunu Ermeni Soykırımı Irkçılık Kadın hareketi Kapitalizm Kemalizm Kitap Kriz Kültür ve sanat Kürt hareketi Lenin Marksizm Meltem Oral Milliyetçilik Modernite Roni Margulies Savaş Sosyalizm tartışmaları Soykırım Suriye Devrimi Tarih Toplumsal sorunlar TÜRKİYE SİYASETİNDEN SAHNELER Özgürlük mücadelesi İktidar İslam
    © 2023 - Altüst
    • Künye
    • İletişim

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.

    Tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en alakalı deneyimi sunmak için web sitemizde çerezler kullanıyoruz. "Kabul Et" seçeneğine tıklayarak, TÜM çerezlerin kullanımına izin vermiş olursunuz.
    AyarlarKABUL ET
    Manage consent

    Privacy Overview

    This website uses cookies to improve your experience while you navigate through the website. Out of these, the cookies that are categorized as necessary are stored on your browser as they are essential for the working of basic functionalities of the website. We also use third-party cookies that help us analyze and understand how you use this website. These cookies will be stored in your browser only with your consent. You also have the option to opt-out of these cookies. But opting out of some of these cookies may affect your browsing experience.
    Necessary
    Always Enabled
    Necessary cookies are absolutely essential for the website to function properly. This category only includes cookies that ensures basic functionalities and security features of the website. These cookies do not store any personal information.
    Non-necessary
    Any cookies that may not be particularly necessary for the website to function and is used specifically to collect user personal data via analytics, ads, other embedded contents are termed as non-necessary cookies. It is mandatory to procure user consent prior to running these cookies on your website.
    SAVE & ACCEPT